Ülkemizin problemleri sadece bir iki konuyla sınırlı değil. Bugün her alanda, çözümü daha da zorlaşan olumsuzluklar görülüyor. Az gelişmişlik, üretimsizlik, tüketim çılgınlığı, aile yapısında çatlamalar, işsizlik ve yoksulluk katlanmış durumda. Çeteleşmeler, yolsuzluklar önlenemiyor. Terör zaten önlenemiyor.
Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, 5 Kasım 1925 ’te Ankara Hukuk Mektebinin açılışında konuşurken şöyle diyor: En büyük ve en sinsi düşman, çürümüş hukuk ve dermansız izleyicilerdir. Atatürk’ün yine 1934 yılında söylediği: Uysal halk kitlesi, yanlış ve köstekleyici alışkanlıklar sonucu bir takım güçlerin tekelci vesayeti altına sürüklenebiliyorsa, bu kitle adına ulusal iradeyi temsil eden aydınlar harekete geçerler. Çünkü temel amaç, Türk ulusunun bağımsızlığı ve halkın mutluluğudur.
Yurtsever insanların hiç uyumaması gereken bir döneme girdik. Çünkü geldiğimiz nokta, uçurumun kenarı. Küresel canavarların çemberinde bekliyoruz. Egemenler, çizdikleri yeni dünya haritalarının kabulü için uğraşıyorlar.
12 Ocak 2007 tarihli bir gazetenin ön sayfasında: Dışişleri Bakanlığımızın görüşleri dikkatimi çekti. Haberde şöyle deniyor: Türkiye’nin birinci sorunu, Türkiye’ye yönelik en büyük tehdit: Hiç kuşkusuz ve tartışmasız Irak’tır. Bütün bölgeyi etkileyecek çok önemli gelişmeler oluyor. Bu gelişmelerin büyük bölümü kontrolsüz. Amerika orada olanları anlamakta zorlandı. Neyse ki şimdi bizim söylediklerimize daha fazla kulak asmaya, bizi daha çok dinlemeye başladılar. Orada neler olacağı çok önemli. Büyük sorunlar doğabilir. Türkiye sınır problemleri yaşayabilir. Bunları dünya yaşadı. Bir sabah kalktılar ki, sınırları değişmiş. Sürekli bu meseleyi ele alıyoruz.
Amerika’nın, bizim ya da başkalarının düşünceleriyle değil, yalnızca kendi planları doğrultusunda hareket ettiğini yeryüzünde bilmeyen kalmadı. Uzaydaki uydulardan her şeyi duyanların, her şeyi görenlerin bizim bu gibi küçük yorumlarımızı ciddiye almalarını düşünemeyiz. Sınırların değiştirilmesi dışarıda çok konuşulur oldu. Yaklaşan tehlikeyi içimizde tekrarlamak yerine, acilen tedbirlerimizi almalıyız. Fakat biz her dönemde, emperyalizmin tuzaklarına düşmüş, barış maskesi takanların dostluğuna inanmış, onların sevmediklerini sevmemiş, çağrıldığımız yere koşarak gitmiş insanlarız. Dedelerimizin kemiklerini çok sızlattık.
Atatürk, 24 Ekim 1919’da Sivas’tan Ankara’ya gelirken Kırşehir’lilere, kuruluşuna çok önem, çok emek verdiği meclis konusunda görüşlerini açıklıyor. Diyor ki: Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun hayatına giderilmesi mümkün olmayan zararlar verebilir.
Ulusların parçalanmalarıyla, sınırlarının değiştirilmesiyle ilgili yapılan açıklamalar moral bozucu. Buralarda neler yapmak istediğini yıllar öncesinden söyledi. Sadece söylemekle kalmadı, saygısız eylemlerde bulundu. Çekiç Gücün denetimiyle, Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgemizin her milimetre karesini kendi bilgisayarlarına aktardılar. PKK’yı destekleyip yaşattılar, daha da yaşatabilirler. 31 Mayıs 1999 yılında yargılanan, batılı ülkeler tarafından kullanıldığını itiraf eden Öcalan ilk duruşmada: Türkiye’de, 1993 yılından bu yana, 1925 yılında başlatılan süreç gündemdedir. Bugünkü durum Musul ve Kerkük’ün kaybedildiği 1925 ’ten daha tehlikeli ve derindir dedi.
Atatürk’ü arıyoruz. Toplumsal yaşamımızda eskimiş şeyleri söküp atmış, kendi gücümüze dayanarak gelişmeyi benimsemiş, kalkınmamız için dış sermaye, dış finans kurumları ile işbirliğinden özellikle kaçınmıştı. Fakat ölümünden sonra gelen bütün yöneticiler, ne yazık ki dış desteği kurtuluş sayan, ulusal çıkarlarımızdan ödünler veren, yaptıkları işlerin doğruluğuna inanan ve halkı da inandırmaya çalışan insanlar oldular.
Kredi denilen şey: Paranın, ağır koşullara bağlı biçimde aktarıldığı ve üzerinde nerede, nasıl kullanılacağı yazılı bir mesajdır ( yangının benzinle söndürülmesi yöntemi ).
Dün cephelerde çarpışarak geri aldığımız topraklarımızın, yabancılara tapu karşılığı satılması da tartışılacak önemli konulardan biri.
Şair Hüseyin Evcil
Copyright
TYRANNOS Edebi Ürünler
İzinsiz kopyalanamaz - çoğaltılamaz
Yer imleri