Sayfa 5/8 İlkİlk ... 34567 ... SonSon
71 sonuçtan 41 ile 50 arası

BİR HİKAYEDİR YAŞAM

  1. #41
    Azeri.net Sevdalısı
    Üyelik tarihi
    Jan 2007
    Mesajlar
    2.201
    Alıntı mavi_dus Nickli Üyeden Alıntı
    valla bravo çok kitap okuduğun belli oluyor ellerine sağlık
    teşekkürederim saol anlayanlar ve anlayabilenleri bulmak beni mutlu etti paylaşımların seninde güzel umarım öğretilerinden faydalanırım her daim

  2. #42
    Senior Member adem52 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2007
    Yer
    ordu fatsa istanbul türkiye
    Mesajlar
    667

    hoşuma gitti paylaşmak istedim

    İhtiyar balıkçı, Karayibler'de 85 gün olta salladıktan
    ve eve eli boş döndükten sonra bir gün iyice açılıp
    "büyük balık"ı yakalar.

    Lâkin kıyıya dönerken, yedeğine aldığı, teknesinden
    yarım metre daha büyük olan bu kılıç, yol boyu kan
    kokusuna gelen canavar köpekbalıklarınca didik didik
    edilir. Bu korkunç mücadeleden elinde kala kala
    dev balığın iskeleti kalmıştır.

    Kan revan içinde, uykusuz ve bitkin sahile yanaşırken
    "Beni adamakıllı yendiler... Hem de ne yeniş." diye
    geçirir içinden. Sonra silkinir ve yüksek sesle şunu söyler:
    "Yenilmedim aslında, belki biraz fazla açıldım, o kadar..."

    Hayat yolculuğumuz da öyle değil midir?
    Kimi için güzel bir kadındır "büyük balık", kimi için
    zengin bir damat... İyi bir hayat... Hayırlı evlat...
    Ya da müstakil ev, son model araba, sınırsız servet...

    Kimi, "büyük balık"ı hiç göremeden ölür. Kimi, bir kez
    tuttu mu, bir daha açılmaz hiç... Onunla gömülür.

    Kimi ise; yaşam denilen, şakaya gelmez deryanın dalgalarında
    yalpalana yalpalana arar büyük balığı bir ömür boyu...

    Açıldıkça bulma şansıyla birlikte artar, yitirme ihtimali...
    Zor bulanlar, çabuk yitirir bazen...
    Acımasızca yağmalanır ve sonuçta elde bir kılçıkla kalakalırlar.

    Yenilgi değildir onlarınki aslında...
    Olsa olsa biraz fazla açılmışlardır.

    Ama insanlık, kısmen de, onların fazla açılması sayesinde ilerler.

    ***

    Ünlü romanın esin kaynağı olan Kübalı balıkçı Gregorio
    Fuentes 104 yaşında ölmüştü.

    "Ensesinde derin kırışıklıklar olan sıska adam,"
    Küba'da dünyaya veda etmeden önce, Ankara'da hafızama
    son bir ağ atıp geçmişti.

    Bir şişe rom karşılığı çektirdiği son fotoğraflarına
    bakarken, "Keşke bu fırtınalı yolculuğun sonunda
    hepimiz aynı şeyi yüksek sesle söyleyebilsek"
    dedim kendi kendime:
    "Yenilmedim aslında, belki biraz fazla açıldım, o kadar..."

    alıntı
    herzaman doğruyu söyle ne dediğini hatırlamak zorunda kalmassın

  3. #43
    Azeri.net Sevdalısı
    Üyelik tarihi
    Jan 2007
    Mesajlar
    2.201
    PASTA

    Firina geldigimde, ortalikta ekmek görünmüyordu.Eski bir dostum olan
    firinci:
    - Biraz bekleyeceksin hocam, dedi.Iki-üç dakikaya kadar çikartiyorum.
    Kenardaki tabureye oturup beklemeye koyulurken,içeriye yaslica bir adamin
    girdigini gördüm. Eskimis ceketinin sol yakasi altinda bir madalya
    parildiyor ve yürürken hafifçe topalliyordu. Selâm verdikten sonra:
    - Ekmeklerimi alayim, dedi. Benim ikizler acikmistir.
    Firinci,adamin kendisine uzattigi torbayi alarak tezgâhin altina egildi ve
    bir gün öncesine ait oldugu anlasilan ekmeklerden dört bes tane
    koydu.Ekmeklerden bazilarinin alti yanmis, bazilari da her nedense seklini
    kaybetmisti.Firinciya dogru sokularak:
    - Neden taze ekmek vermiyorsun? dedim. Biraz sonra çikacak ya!..
    Firinci:
    - Bozuk ekmekleri kendisi istiyor,dedi.Çok fakir oldugundan, ona yari
    fiyatina veriyorum.
    - Kim bu adam? diye sordum.
    - Kore gâzilerinden,dedi.Ogluyla gelini bir trafik kazasinda vefat
    edince,ikiz torunlarini yanina almisti.Yillardir onlara bakiyor,hem de çok
    az bir maasla.
    Firincinin anlattiklari karsisinda içimin yandigini hissediyor ve ufak da
    olsa bir seyler yapmak istiyordum.
    - Aradaki farki ben vereyim, dedim. Hiç olmazsa bugün taze ekmek yesinler.
    Firinci, teklifimi kabul etti ve biraz sonra çikan sicak ekmekleri büyük
    bir umursamazlikla adamin torbasina doldururken:
    - Çok sanslisin haci amca, dedi. Çocuklar için bugün sana pasta gibi ekmek
    verecegim.
    Yasli adam, bir evlât sevgisiyle kucakladigi torbayi gögsüne bastirirken:
    - Allah senden razi olsun evlâdim,dedi.Bugün onlarin dogum günleri oldugunu nereden anladin?

  4. #44
    Senior Member adem52 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2007
    Yer
    ordu fatsa istanbul türkiye
    Mesajlar
    667
    çevremizde ihtiyacı olan insanları araştırmak bulmak lazım derken bazıları kendini göstermez anlayamassın ihtiyacı olduğunu bide şey diycem şu fırıncıyıda hiç sevmedim iki taze ekmek verse ne olurki
    iflasmı eder kızdım ben şimdi
    herzaman doğruyu söyle ne dediğini hatırlamak zorunda kalmassın

  5. #45
    Senior Member adem52 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2007
    Yer
    ordu fatsa istanbul türkiye
    Mesajlar
    667

    herşeyin sonu ölüm ona göre yaşamak lazım

    AĞA NIN YERİ
    Arkadaşlarımdan birkaçı yanıma gelerek:
    -Fakir öğrenciler için yurt binası yapıyoruz ,dediler.Ön ayak ol da ,biraz yardım toplayalım.
    Tekliflerini kabul ettim ve ertesi gün,zenginliğinden dolayı "AĞA" lakabıyla tanınan bir adamı aradım.
    Para istediğimi anlayınca :
    -Gerekeni yaparız,dedi.Gel de görüşelim.
    Büyük bir hevesle bürosuna gittim ve sekreterinden izin alıp odasına girdim.Bina hakkında verdiğim bilgileri dinledikten sonra ,cebinden bir 10 binlik çıkarıp:
    -Buyur ,dedi.Bizim de katkımız olsun.
    Şaşırmıştım,ama yine de işi pişkinliğe vurup:
    -Sondaki sıfırlar biraz az olmadı mı?dedim.Hiç olmazsa 10 milyon verceğinizi tahmin etmiştim.
    Pek aldırmamış görünerek:
    -Şimdilik bu kadar yetsin,dedi.Toplu-konut sitesi için yer almam gerektiğinden ,fazla açılamıyorum.
    -Ne kadar lazım ? diye sordum.
    -2 yüz dönüm kadar ,dedi.Bu işi becerir ve planladığım arsaları kapatırsam ,vakfınıza 10 milyon bağışlarım .Eğer binaya ismimi verirseniz ,bu miktarı daha da artırabilirim.
    Teklifini ister istemez kabul ettikten sonra el sıkışıp ayrıldık ve kısa bir süre sonra da inşaata başladık.Bu arada para sıkıntısı çektiğimizden ağayı bol bol hatırlıyor ve aldığı yerin kaç dönüme ulaştığını takip ediyorduk.
    Altı ay kadar sonra yardımcısına telefon ettiğimizde:
    -Ağa nın yeri,çoğu göl kenarında olmak üzere 120 dönüme ulaştı ,dedi.Şimdi sıra ,yolun bitişiğindeki ormanlık bölgeye geldi.
    İnşaatın kabasını tamamladığımızda adamı tekrar aradık.
    -Ağa nın yeri,göl kenarında ve çam ağaçları arasında olmak üzere 150 dönüme çıktı,dedi.Bir kaç ay sonra iş tamamlanır.
    On milyona kavuşmak ümidiyle adama bir daha telefon ettiğimizde:
    -Ağanın yeri,bir selvi ağacının altında olmak üzere 2 metrekareye indi,dedi.
    Geçen hafta öldü ,duymadınız mı?
    herzaman doğruyu söyle ne dediğini hatırlamak zorunda kalmassın

  6. #46
    Senior Member
    Üyelik tarihi
    Feb 2007
    Yer
    From the hell
    Mesajlar
    749

    HOŞÇAKAL DÜNYA BENİ UNUTMA..!

    merhaba dünya son kez merhaba...
    bugün diğer günlerden farklı değil senin için sen dünyasın bense tek başına yalnız bir insan..
    bugün ömrümün son saatleri...
    bugün benim için çok farklı bugün tüm sonlarımı yaşayacağım son günüm...

    toparlanmalıyım dünya tüm çaresizliklerimden,tüm kokuşmuşluğumdan,herşeyden,herkesten,heryerden ....

    kopmalıyım dünya senden...
    aslında kopamam ki senden sen yine beni koynuna alacaksın hemde hiç bırakmamacasına...

    ama olsun gitmeliyim...

    son bir sigara içeçeğim...
    son nefes,son bir nefes daha,sonra....

    sonra o'na haykıracağım gidiyorum diye..
    duymayacak beni olsun ben o nu böyle de seviyorum...


    ağlıyorum işte lanet olsun dünya lanet olsun sana....
    hoşçakal dünya yanına geliyorum...ve merhaba dünya gitmiyorum bir daha...

  7. #47
    Azeri.net Sevdalısı
    Üyelik tarihi
    Jan 2007
    Mesajlar
    2.201




    Bir dağ başıydı sevdası
    sevdalanmıştı bir kez Dilara
    kardelenler kadar aktı sevdası
    kar kadar masum ve temiz
    ve de,
    sevmişti bir kez delicesine...

    Ve sonunda terk edildi
    sevgi bilmezlerce
    bir sevda sözü geride kaldı
    bir de dağ gibi sevdası
    bakamadı kimsenin yüzüne Dilara
    vefâ sözü, sevdâ sözü yalan oldu
    hergün çıkıp yükseklere
    gidenin yoluna baktı
    belki gelir diye
    bir soluk resim elinde
    gelenden geçenden
    sual etti sevdiğini
    sonunda, tükendi umudu
    dayayıp rüzgarlara başını
    ateşlere bağrını verip
    bıraktı kendini kayalardan aşağı...

    kara haber çabuk ulaştı obalara
    dağlara kor düştü
    ölüm vurdu hançerini
    kutsal aşkın yüreğine

    Sevgisi efsane oldu
    sevgisi destan oldu
    dolaştı dilden dile

    Yıllar yılları kovaladı
    mevsimler mevsimleri
    herkes unutuldu
    bir dilara unutulmadı
    bir de sevdası...

  8. #48
    Azeri.net Sevdalısı
    Üyelik tarihi
    Jan 2007
    Mesajlar
    2.201
    ” Bir kızılderili dede ile torunu evlerinin önünde oturmuş, biraz ötede boğuşan biri siyah diğeri beyaz iki köpeği seyrediyorlarmış. Torunu sormuş:

    " Neden iki tane köpek besliyorsun?

    Dede yanıtlamış:

    “ Onlar benim için iki simgedir evlat. İyilik ve kötülüğün simgesi... İyilik ve kötülük de içimizde böyle sürekli mücadele eder durur."

    Torun sorar:

    “ Peki, sence hangisi kazanır mücadeleyi?”

    Bilge reis derin derin gülümser ve der ki:

    “ Hangisi mi evlat?...... Ben hangisini daha iyi beslersem o kazanır...”


    Sevgi, insanlara bağışladığımız bir duygu, bir armağan. Bu yüzden bazen tek taraflı da olabiliyor ve bu yüzden bunu hiç tanımadığımız insanlara da bahşedebiliyoruz.

  9. #49
    Senior Member
    Üyelik tarihi
    Feb 2007
    Yer
    From the hell
    Mesajlar
    749
    Beni mi Seviyorsun

    Kadın adamı çok seviyordu...
    Yemyeşil ovalarını verdi adama
    Yaşam fışkıran.
    Beni seviyor musun?
    Evet, dedi adam...
    Güneşini, ayını verdi kadın
    Yıldızları taktı bir bir adamın omuzlarına...
    Beni seviyor musun?
    Tabi, dedi adam...
    Kadın çağladı
    Gürül gürül akan pınarını verdi adama.
    Beni seviyor musun?
    Elbette, dedi adam...
    Kadın bağlandı
    Yaşam ipini adama verdi.
    Bir oldular tek oldular adamla.
    Beni seviyor musun?
    Biliyorsun, dedi adam...
    Kadın dağlarını verdi adama
    Tırmandılar doruklara.
    Beni seviyor musun?
    Aşağılara baktı adam zirveden.
    Başkalarını gördü
    Sustu adam...
    Ağladı kadın...
    Gözyaşını verdi adama
    Almadı adam...
    Kadın onurunu verdi adama
    Şaşırdı adam...
    Sordu yine usulca kadın
    Beni mi seviyorsun?
    Onu da seviyorum seni de, dedi adam...
    Sustu kadın...
    Verecek bir şeyi kalmadığında...
    Senin yüreğine ihtiyacım var, dedi adam
    Başkasını sevebilmek için...
    Çıkarıp yüreğini verdi kadın.
    Korktu adam...
    Beni sevmiyor musun, dedi adam.
    Sesi yoktu kadının söyleyemezdi.
    Gözleri yoktu kadının ağlayamazdı.
    Kalbi yoktu kadının sevemezdi.
    Onuru yoktu kadının yaşayamazdı..



    NURDAN ÜNSAL

  10. #50
    Azeri.net Sevdalısı
    Üyelik tarihi
    Jan 2007
    Mesajlar
    2.201
    O yıl New York´ ta kış, Nisan´ın sonuna kadar uzamıştı. Kör olduğum ve yalnız yaşadığım için çoğunlukla evde kalmayı yeğledim.

    Sonunda bir gün soğuk hava gitti, bahar kendini gösterdi. Hava coşkulu bir kokuyla dolmuştu. Arka bahçeye bakan pencerenin önünde küçük, neşeli bir kuş devamlı cıvıldıyor, sanki beni dışarıya çağırıyordu.

    Nisan ayının değişken havasını bildiğimden kışlık mantoma sarıldım. Fakat havanın ılıklığını içimde hissedince, yün kaşkolumu, şapka ve eldivenlerimi bıraktım. Üç çatallı bastonumu alıp neşeyle sundurmaya çıktım ve kaldırımın yolunu tuttum.


    Yüzümü güneşe doğru kaldırıp, onu selamlayan bir gülümseme sundum.

    Sessiz çıkmaz sokağımızda yürürken kapı komşum ´Merhaba´ diyerek seslendi ve gideceğim yere götürmeyi teklif etti:

    ´Hayır, teşekkür ederim. Şu bacaklar bütün kış dinlendi.

    Eklemlerimin harekete ihtiyacı var. Bu yüzden yürüyeceğim´ diye cevap verdim.

    Köşeye vardığımda alışkanlıkla durdum. Birinin gelip yeşil ışık yandığında beni karşıya geçirmesini bekledim. Nedense bu sefer, öncekilere göre daha uzun süre beklemiştim ve hâlâ hiç kimse teklifte bulunmamıştı.

    Sabırla beklerken, eskiden hatırladığım bir melodiyi mırıldandım; çocukken öğrendiğim ´Hoş geldin bahar...´ şarkısıydı.

    Birden güçlü bir erkek sesi konuştu: ´Sesinizden çok neşeli bir insan olduğunuzu hissettim. Sizinle caddeyi birlikte geçme şerefini bağışlar mısınız bana?´

    Kibarlıkla iltifat görünce gülerek başımı salladım ve duyulabilir bir sesle ´Evet´ dedim.

    Kibarca koluma girdi ve birlikte kaldırımdan yola indik. Yavaşça yolun karşısına geçerken, konuşulabilecek en iyi konudan, havadan konuştuk.

    Adımlarımızı birlikte atarken hangimiz rehber, hangimiz yardım alıyor, belli olmuyordu. Yolun karşısına varmamıza az kala ışığın değiştiğini anlatırcasına kornalar sabırsızca çalınmaya başladı. Kaldırıma çıkmak için birkaç çabuk adım daha attık.

    Ona dönüp, bana eşlik ettiği için teşekkür etmek üzere ağzımı açmıştım ki, ben daha bir şey söylemeden o konuştu:´Bilmem farkında misiniz? Sizin gibi neşeli bir insanla karşıya geçmek benim gibi bir kör için ne kadar muhteşem bir şey...´

    O bahar gününü hiç unutmayacağım.

    CHARLOTTE WECHLER

    Bazen evrende kendimizi en yalnız hissettiğimizde, sıkıntımızı atlatmak ve farklılığımızı ve yalnızlığımızı hafifletmek için Allah bize, aynadaki aksimiz gibi bir ikiz gönderir.´

Sayfa 5/8 İlkİlk ... 34567 ... SonSon

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.1 ©2011, Crawlability, Inc.