Hay Allah senden razı olsun. Bir kaç gündür ilk defa böyle güzel yazılar okudum.
Resimler için de ayrıca teşekkür ediyorum
VAY BEE... EN SONUNDA FORUMCU OLMUŞUZ... )) BAKALIM PUANLARI ALDIKÇA DAHA NELER OLACAĞIZ?
KİMSEYİ KIRMAMAK VE ÜZMEMEK ŞARTIYLA DİLEDİĞİN HERŞEYİ YAŞA! BİRGÜN ÇEKİP GİDERKEN GERİDE NE AKLIN KALSIN , NE DE SENİN YÜZÜNDEN KIRILMIŞ BİR YÜREK!
Hay Allah senden razı olsun. Bir kaç gündür ilk defa böyle güzel yazılar okudum.
Resimler için de ayrıca teşekkür ediyorum
[
Ya da
[
RECEP TAYYİP ERDOĞAN;
Koltuğumda biraz daha oturmak için
kimseden istekte bulunmam. Demokrasi için
ne gerekirse yaparım. Çünkü hırstan
arınmak zorundayız. Çağdaş uygarlık yolunda
coşmuş bir insanım. Bensiz bir Türkiye
de pekala güzel yönetilebilir. Bunun aksini
düşünemiyorum. Kendim için bir şey
istiyorsam namerdim. Tersi olsaydi derdim ki;
istiyorum, evet yeniden istiyorum!
en komigide bu. saoalsin devamini bekleriz.
ShenAy
Bir Gúlúsún Var Senin,
Gøkteki Ay Karanlik Olur,
Bir Sevincin Var Senin,
Ismin Shen´ligini Unutur!!!
Shen´imsin,
Sen Benim Canim,
Kanim Herseyim,
Biricik Ablamsin!!!
SELAMLAR...
BUGÜN HAFTA SONU OLDUĞU İÇİN ORUCU UYKUYA TUTTURDUK!!!(ANLAYACAĞINIZ BU SAATE KADAR YATMIŞIZ...YUH KENDİME YANİ!)
YORUMLARIN İÇİN SAĞOL ELİF VE KERKÜK GÜLÜ KARDEŞİM.. BU ARADA KERKÜK GÜLÜ VERDİĞİN VİDEOYU DA İZLİYORUM BİR TARAFTAN... BİZİM MEHTER MARŞI TÜRKÇE HİPHOP OLMUŞ AMA ÇOK HOŞ OLMUŞ.. BURADAN KERKÜK'LÜ KARDEŞLERİME SELAMLAR... ORADAKİ VE HATTA TÜRKİYE'DEKİ VATAN HAİNİ KÜRTLERE DE ÖLÜM (TIPKI ERMENİLER GİBİ, HİÇ FARKLARI YOK BİRBİRLERİNDEN!)...
SAYGILAR
BİR KERKÜK ŞİİRİ DE EKLEYELİM EN GÜZELİNDEN....
KERKÜK AĞITI
"Bir gece Kerkük'te pek çok
Türk'ü vahşi bir şekilde
öldürdüler ve Türk eseridir
diye Taş Köprü'yü yıktılar...
Bütün minarelerde sustu ezan sesleri
Artık yaşamak zordu...
Zehir zıkkım bir rüzgâr esiyordu Irak'tan
Ölüm sokaklarda kol geziyordu.
Bir gece Kerkük'te vurdular beni.
Geçti sokaklardan bir kızıl ordu.
İslam'ı ve Türk'ü vuruyordu kurşunlar
Peygamber kabrinde ağlıyordu.
Bütün hadîs-i şerifler, âyet-i kerimeler
Yüreğimdeki kordu.
Ama çıplak ayaklı ve çıplak kafalı adamlar
Beni sokak sokak sürüklüyorlardı.
Benim kafam kanıyordu kaldırım taşlarında
Evim barkım yanıyordu.
Ve benim cesedim kanlı bir bayrak gibi
Demir direklerde sallanıyordu.
Artık yaşamak zordu
Ölüm sokaklarda kol geziyordu.
Evim barkım yanıyordu.
Peygamber kabrinde ağlıyordu.
"O yar gözün
Kim görmüş o yar gözün
Arslan gücünden düşse
Karınca oyar gözün"
Vurdular mı Atabey'i arkadan?
Yıktılar mı Taş Köprü'yü bir gece?
İçimde her sabah şimdi gizlice
Efkârdır, hasrettir durmadan akan!..
Bir gömlek yaptırsam Bursa şalından
Semerkant'tan nakış koysam üstüne
Bir şeyler getirsem dünden bugüne
Çeksem kılıcımı gümüş kınından.
Ok olsam hedefi ikiye bölen
Bir tüylü börk olsam yiğit başlarda
Kışta, kıyamette, tipide, karda
Türkü olsam dudaklarda söylenen!
Ses versem bir sabah Bozkurt sesine
Aksa yollarına içimdeki kan,
Ya tutup kaldırsam sizi oradan
Ya düşsem toprağa erkekçesine.
Yavuz Bülent Bakiler
ALLAH TÜRK'Ü KORUSUN...
TÜRKÜN TÜRKTEN BAŞKA DOSTU YOKTUR....
TÜM TÜRKMEN VE AZERİ KARDEŞLERİME SELAMLAR...
VE BU İŞARET DE HAİN ERMENİ VE DE KÜRTLERE(HAİN KÜRTLERE DİYORUM, TÜRKİYE'Yİ, YANİ VATANINI SEVEN KÜRT KARDEŞLERİM ALINMASIN, KASTIM HAİN pkk YANLISI İTLERDİR!)
KALIN SAĞLICAKLA...
KİMSEYİ KIRMAMAK VE ÜZMEMEK ŞARTIYLA DİLEDİĞİN HERŞEYİ YAŞA! BİRGÜN ÇEKİP GİDERKEN GERİDE NE AKLIN KALSIN , NE DE SENİN YÜZÜNDEN KIRILMIŞ BİR YÜREK!
ZAP SUYU..
Karanlık gecede Karasu’dan Zap Suyu’na giden yol
Dolunay azatlığında vatanımın
Ay örgüsü saçlarına vurgun düşmüşüm
Alın yazımızda vatan ve bayrak, şehitlik yazılmış
***
En güzel türküyü kurşun söyler özüme
Ola ki tendürek ağıdı, cudi, gabar türkülerinde
Muhabbeti bulurum bir zaman
Şahadet arslanlarının savaşında
***
Ölümsüzlük, şehitlik, bayrak hilalinde
Can veren, kan veren yiğitler
Yar gönlümüze düşende çıktık dağların başına
***
Karanlık gecede el uzattık hilale
Vurgun yedik seher rüzgarlarında
Gurbet türküleriyle selam ettik yar diyarına
Savaş türkülerinde kendimizi bulduk
Vatan türküsüyle toy eyledik her zaman
***
Kürşat baskınlarnda şahadetime destur verilirken
Tekbir-i İlahi ki bayrağımdaki iman
Yıldız yüceliğinde vatan olası gönül ,
Neylerim,neylerim sensiz acep?
***
Seninle gezerim Şavşat’ı, Kars’ı
Seninle inerim Bingöl’den Van’a
Muş’tan el ederim Adıyaman’a
En deli Sevdalar yaşarım pusu geçerken
Keleş sesinde yas tutarım ölen şehitlerin ardından
***
Divanesi olduğum Anadolu’yu gezerken
Nasibim bir kurşun olur da düşersem toprağa
Eğer toprak ana açmış ise bağrını
Damla damla düşüyorsa toprağa kan
Bayraklara sarılıyorsa tabutlar
Analar ağlıyorsa şehit yavrularının ardından
Gelinler yas tutuyorsa yiğit erlerin ardı sıra
***
Ki Türk Devleti öksüz kalacaksa eğer;
Koyver, şahin misali saldırsın
İbrahim’in delilerini Mehmetçesine çakal sürüsüne
***
Ay gökte kaldıkça, ulu kocaların
Ak sakallıların duası üzerine olsun.
NOT:Mutlaka videosunu izleyin.Şehit evlatlarımızın ardından onları anmak adına bu şiiri buraya aldım...Yazarı kimdir bilmiyorum...
Sesli ve görüntülü olarak dinlemek isteyenler için aşağıya link'ini atıyorum..
[
Sevgiler..
KALIN SAĞLICAKLA...
KİMSEYİ KIRMAMAK VE ÜZMEMEK ŞARTIYLA DİLEDİĞİN HERŞEYİ YAŞA! BİRGÜN ÇEKİP GİDERKEN GERİDE NE AKLIN KALSIN , NE DE SENİN YÜZÜNDEN KIRILMIŞ BİR YÜREK!
Tas kopru degil. Atun Kopru altinla osmanli imzasi vardi yukarisinda..
saol abi ellerine saglik
ShenAy
Bir Gúlúsún Var Senin,
Gøkteki Ay Karanlik Olur,
Bir Sevincin Var Senin,
Ismin Shen´ligini Unutur!!!
Shen´imsin,
Sen Benim Canim,
Kanim Herseyim,
Biricik Ablamsin!!!
[b]Ölünün Odası
Bir oda, yerde bir mum, perdeler indirilmiş;
Yerde çıplak bir gömlek, korkusundan dirilmiş.
Sütbeyaz duvarlarda, çivilerin gölgesi;
Artık ne bir çıtırtı, ne de bir ayak sesi...
Yatıyor yatağında, dimdik, upuzun, ölü;
Üstü, boynuna kadar bir çarsafla örtülü.
Bezin üstünde, ayak parmaklarının izi;
Mum alevinden sarı, baygın ve donuk benzi.
Son nefesle göğsü boş, eli uzanmış yana;
Gözleri renkli bir cam, mıhlı ahşap tavana.
Sarkık dudaklarının ucunda bir çizgi var;
Küçük bir çizgi, küçük, titreyen bir ân kadar.
Sarkık dudaklarında asılı titrek bir ân;
Belli ki, birdenbire gitmiş çırpınamadan.
Bu benim kendi ölüm, bu benim kendi ölüm;
Bana geldiği zaman, böyle gelecek ölüm…
Necip Fazıl Kısakürek
KİMSEYİ KIRMAMAK VE ÜZMEMEK ŞARTIYLA DİLEDİĞİN HERŞEYİ YAŞA! BİRGÜN ÇEKİP GİDERKEN GERİDE NE AKLIN KALSIN , NE DE SENİN YÜZÜNDEN KIRILMIŞ BİR YÜREK!
Acı / Seni de Vururlar Bir Gün Ey Acı
Seni de vururlar bir gün ey acı
Uçuşup durduğun kanatlarından
Sazın sözün türkülerin tükenir
Ellerin koynunda kalakalırsın
Şakaklarına kar yağıyor bilesin ey acı
Gül açan yüzlerimizde
Göğeriyor rengin senin de
Biz seni
Tâ eskilerden tanırız,Orta Asya'dan biliriz
Hani göğüslerimize taş olur inerdin
Avuçlarımızda Hira Dağıydın
Al atların tan yerine ayarlanmış yelelerinde
Akdeniz rüzgarlarına karışan sendin
Biliyorum
Hiçbir tarih yazmayacak
Ve bir sır gibi kalacak yakılan kitaplarda
Göbek bağı anasından henüz çözülmemiş bebelerimize
Mitralyözlerin Washington'dan, Brüksel'den ayarlandığını
Seni de yakarlar bir gün ey acı
Bir taptuk kul gözlerinden vurursa
Parmakların eğri ağaç tutamaz
Çığlıkların çağlar aşar duymazsın
Ve ben biliyorum
Örümceği, mağarayı, güvercini, asâyı
Ve İbrahim'in baltasını
Ben biliyorum
Nereden başladı bu kesik dans
Ve bu dansa karşı afyonlanmış hecin yüzlü
İnsanlar kim?
Kim kimin yanında
Kim kimin karşısında
Meclis kürsüsünden konuşan bu adam kim
Üsküdar kız lisesinde okuyan genç kız
Çantasında kimin fotoğrafını taşıyor
Kadıköy vapurunda sigara tüttüren delikanlılar
Neden gülüyorlar ki
Seni de vururlar bir gün ey acı
Filistin'de sapan taşlı çocuklar,
Kerkük'te Türkmen katili hain kürtler,
Bir gün
Dalınız, kolunuz, fideleriniz, budanır
Kuru bir kütükle kalakalırsınız!
Öyle bakmayın balkonlarınızdan
Fırat nehri ayrılık çıbanına tutuldu,
Damarlarımızı yırtıyor
Tuna nehri, onulmaz Boşnak sızıları
Pompalıyor yüreğime
Pilevne türküleri ağıtlara dönüşürken,
Çeçenistan'da yiğitler
İnancın, emeğin ve aşkın
Kılcal damarlarına ulanıp sustular...
Ve ne Bağdat'tan
Ne Şam'dan
Ne Mekke'den
Ne Diyarıbekir'den
Ne istanbul'dan
Ne Buhara'dan
Ve ne de ANKARA'dan
Bunca telefon direğine rağmen kimse kimseyi
Aramıyor,
Duymuyor,
Sormuyor!!!
Bu nasıl iş?
Seni de vururlar bir gün ey acı
Halepçe'de soldurulmuş gül gibi
Bu sevdaya düşsen sen de yanarsın
Suskun, sıcak, uzun yaz geceleri
Ve siz
Ey analar,
Siz, gecelerinizi böler çocuklarınıza ninniler
Söylerdiniz
Hani siz, Yavuzlar, Fatihler doğururdunuz...
Neredeler?
Gelin-kızların giysileri kirletildi
Çocuklar hep yetim kalıyor
Nerede Mustafa Kemaller?
"Elem yecidke yetimen feava"
Ve ben biliyorum
Ben biliyorum
İstanbul'un
Bağdat'ın
Diyarıbekir'in
Mekke'nin
Birbirine nasıl bağlandığını,
Ve nasıl çözüldüğünü sonra
Ey insan!
Ey insanlık
Ayağa kalk!!
Kolları ve bacakları budanmış delikanlıları
Boyunları gövdesinden ayrılmış insanları
Gözleri uyur gibi kapanmış,
Kan pıhtıları içindeki bu
Çocukları
Gelişmiş laboratuarlarınızda dikkatle inceleyin
Ve bir gün
Bu dünya
Gül bahçesine dönecek
Bunu böylece bilin ve
Unutmayın
Dünya Gülbahçesi olacak
Çünkü..
İslam Kazanacak
Türklük kazanacak!!!
Yazan:Ferman KARAÇAM&LEJYONER34
KİMSEYİ KIRMAMAK VE ÜZMEMEK ŞARTIYLA DİLEDİĞİN HERŞEYİ YAŞA! BİRGÜN ÇEKİP GİDERKEN GERİDE NE AKLIN KALSIN , NE DE SENİN YÜZÜNDEN KIRILMIŞ BİR YÜREK!
Takkeci İbrahim
Topkapı’da mütevazı bir hayat süren Takkeci İbrahim Çavuş, ördüğü takkeleri satıp zar zor geçinen kalbi tertemiz bir gönül eri. Bütün derdi, bir cami inşa edip, Allahü teâlânın rızasına erişebilmek... Hep bunun hayali ile yaşıyor, her konuşmasında hep bunu dile getiriyor. Fakat kimse inanmıyor.
Alaylı bir şekilde hangi parayla cami yaptıracağını soran kimselere ise Takkeci İbrahim daima şu cevabı veriyor: “İhtimaldir padişahım, belki derya tutuşa!”
Gel zaman git zaman, İbrahim Ağa bir mübarek gece ibâdetle meşgul olurken uykuya yenik düşer. Fakat bir süre sonra kan ter içinde uyanır. Rüyasında nur yüzlü mübarek bir zat der ki: “Bağdat’a git, orada iki salkım üzüm rızkın var, onu ye ve dön!” Hemen o gün Bağdat’a gitmek üzere yola koyulur. Hikmetini, üzümü bulup bulamayacağını düşünmez bile...
Aylar süren, bin bir türlü zahmetli yolculuktan sonra nihayet Bağdat’a varır ve bir hana yerleşir. Yorgun, bitkin ama ümidinden birşey kaybetmiş değildir. Heybesindeki kurumuş ekmeği çıkarıp yemek için, hancıdan biraz su ister. Bu sırada çardaktaki asma ve asmadaki dökülmekte olan yapraklar arasındaki iki salkım üzüm gözüne takılır. Hancı su ile beraber kendisine acıyıp asmadaki iki salkım üzümü kopararak ekmeğine katık yapması için önüne koyar.
İki salkım üzüm bitince, uzun yolculuğun yorgunluğunun bir anda üzerinden kalktığını hisseder.
Emri yerine getirmenin verdiği gönül rahatlığı ile geriye dönebilirdi artık... Bu sırada hancı yanına gelip nereden gelip nereye gittiğini sorar. Takkeci İbrahim de saf bir şekilde anlatır rüyasını...
Daha rüyası bitmeden hancı basar kahkahayı:
- Be akılsız adam, bir rüyaya bağlanıp bunca zahmete girilir, bunca masraf yapılır mı?
Bana kaç defadır rüyamda; “İstanbul’da Topkapı’daTakkeci İbrahim Çavuş’un evinin bahçesindeki kuyunun yanındaki büyük taşın altında bir küp altın gömülüdür, git altınları al” derler.
Ben de, “Bu rüyadır” derim, hiç üstünde durmam. Sen ise iki salkım üzüm yemek için İstanbul’dan Bağdat’a gelmişsin. Allah akıl, fikir versin!
Takkeci İbrahim Çavuş mesajını almıştır artık... Hemen İstanbul’a döner ve bahçesindeki altın dolu küpü çıkarır topraktan. Kendi kendine de, “İşte derya tutuştu!” diye mırıldanır...
Bugün hâlâ “Takkeci Camii” olarak anılan tarihî şaheseri inşa eder. Mütevazı kabri de caminin kıble istikametinde müezzin evinin bahçesindedir.
BYEE FOR NOW...
KİMSEYİ KIRMAMAK VE ÜZMEMEK ŞARTIYLA DİLEDİĞİN HERŞEYİ YAŞA! BİRGÜN ÇEKİP GİDERKEN GERİDE NE AKLIN KALSIN , NE DE SENİN YÜZÜNDEN KIRILMIŞ BİR YÜREK!
AZERİ NETTE BULUNA TÜM ARKADAŞLARIN VE YERYÜZÜNDEKİ TÜM İSLAM ALEMİNİN, MUHAMMED ÜMMETİNİN MÜBAREK RAMAZN BAYRAMINI KUTLAR, HAYIRLARA VESİLE OLMASINI TEMENNİ EDERİM.
KİMSEYİ KIRMAMAK VE ÜZMEMEK ŞARTIYLA DİLEDİĞİN HERŞEYİ YAŞA! BİRGÜN ÇEKİP GİDERKEN GERİDE NE AKLIN KALSIN , NE DE SENİN YÜZÜNDEN KIRILMIŞ BİR YÜREK!
Yer imleri