6 sonuçtan 1 ile 6 arası

ÖZÜR DİLEYENLER İÇİN ÖZÜR DİLERİZ

  1. #1
    Member
    Üyelik tarihi
    Apr 2007
    Yer
    İSTANBUL
    Mesajlar
    90

    ÖZÜR DİLEYENLER İÇİN ÖZÜR DİLERİZ

    Güzel yurdumdan bir kaç aydın(Aydın mı değil mi o da belli değil, çünkü neye aydın denir, kim aydın, kim değil, ölçüsü ne bunun, vatan hainliği yapmak aydın olmanın bir ölçüsü mü vs.) Ermenilerden özür dilemişler. Ama soykırım değil de, büyük felaket için dilemişlermiş.E biz de salağız ya anlamadık bunun soykırım için olduğunu! Yapmayın ağalar... Türk milletini bu kadar aptal yerine koymaya ne hakkınız var? Bir de çıkıp kendi adımıza özür diledik diyorsunuz, iyi de beri taraftan Türk Milleti adına özür dilemiş olduğunuzun farkında değil misiniz? Ermeni diasporası Türklerin 3000 tanesi özür dilemiş demeyecek ki, bak onlar da bunu kabul etmişler diyecekler.Siz ne zamandan beri bir millet adına konuşmaya yetkilisiniz, anlamadık... Acaba diyorum 10-15 yıl sonra sizin gibiler pkk denen kanlı terör örgütünden ve onun kanlı elebaşısından da özür dileyecek misiniz mesela? Hakikaten bunu merak ediyorum ben....Ne dersiniz?
    Heyhatt!! Kalk Mustafa Kemal'im kalk!! Kalk da bak neler oluyor kurduğun Cumhuriyette! Keşke gelebilsen Sarı Saçlım Mavi Gözlüm,neredesin?

    Aşağıya konuyla ilgili bir kaç yazı alacağım. Umarım foruma katılan arkadaşlar da katkıda bulunurlar. Saygılar....


    "Sadece ülkesinin değil dünyanın en saygın bilim adamlarından biri olan, sayısız araştırma, kitap ve makalenin sahibi (Türkiye hakkında da) İngiliz-Amerikalı tarihçi Bernard Lewis 1993 yılında Le Monde gazetesine çok önemli bir açıklama yapmıştı.

    Demecinde “1915 yılında Osmanlı’nın yaptığı Ermeni tehcirinin ve bu sırada meydana gelen olayların ve ölümlerin bir soykırım olmadığını, savaşın bir yan ürünü olduğunu, ilgili tüm arşivlerde yaptığı araştırmalardan bu sonuca vardığını” söylüyordu.

    Bunun üzerine Paris’te bir mahkeme Lewis’in açıklamasını “Ermeni soykırımının inkârı” olarak kabul etti ve ünlü tarihçiyi 1 Frank para cezasına çarptırdı.

    Ama bu “ifade özgürlüğü”ne, “demokrasi”ye aykırı büyük haksızlık bile dürüst bilim adamlığından, gerçekleri anlatmaktan vazgeçiremedi Princeton Üniversitesi Profesörü’nü… Türk değildi ama Türkiye’ye “bundan sonraki kuşaklar boyunca ‘20. yüzyılın ilk soykırımcı ülkesi’ etiketinin yapıştırılmasına”, tarih kitaplarına bu yanlış bilginin alınmasına ve arkadan “tazminat ve toprak isteği” nin gelme ihtimaline karşı sessiz kalmıyordu.

    Buna karşılık Türkiye’nin isimleri belli bir grup akademisyen ve gazetecisi Ermeni lobisi ile soykırım kürsülerinin ABD ve Avrupa üniversitelerinde düzenlediği konferanslara katılıyor, onların “Türkiye ile masaya oturup belgeleri incelemeyi asla kabul etmemesini” bile sorgulamadan, kendi ülkelerinin arşivini bile incelemeye gerek görmeden “Türk resmi tezi, inkârcı Türkiye” suçlamalarına katılarak onlara destek veriyorlardı. Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu “gelin belgeleri birlikte inceleyerek tartışalım” çağrısı yapıyor, Ermeni tarihçiler gelmiyor ama bu grup hâlâ papağan gibi “Türkiye tartışmadı, bu konu tabu” iddiasını tekrarlayıp duruyordu.

    Bunlardan birkaçı “ABD’ye gidene kadar tehcir ve 1915 olayları hakkında hiçbir bilgisinin olmadığını, orada Ermenilerle karşılaşınca birden bilgileniverdiklerini ve Türkiye’nin ne kadar suçlu olduğunu gördüklerini” ABD’nin ünlü gazetelerine (her nasılsa ve her kim sağlamışsa) verdikleri röportajlarda anlatıyordu.

    Biri, Minnesota Üniversitesi’nde yaptığı konuşmaya “Ben tarihçi değilim, bu konulardan anlamam” diye başlayıp “Türkiye kesin Ermeni soykırımı yapmıştır” diye bitirebilmişti.

    Bir başkası “gerçekleri ABD’deki yaşlı Ermeni teyzelerin anılarını dinleyince öğrenmiş” ve anında olayları tüm detaylarıyla kapıvermişti.

    BUDALALIK!

    Demek İngiliz, Alman, Rus, Türk arşivlerini karşılıklı olarak incelemek, Osmanlı Devleti’nde çoğu refah içinde yaşayan Ermeniler’in -Kaçaznuni’nin meclis konuşmasında kendi ağzıyla itiraf ettiği gibi- Batılı ülkelerin vaatlerine kanarak çıkardığı isyanları, düşman ordularıyla Osmanlı’ya karşı savaşmalarını, kadın çocuk demeden köy köy insanları yakıp katletmelerini, Osmanlı’nın “tehcirde suç işledi” diye idam ettiği Türkleri, İngilizler’in Malta’ya götürüp sorguladığı ve bıraktığı 143 kişiyi filan okumaya gerek yoktu.

    Bu Bernard Lewis’ler, Andrew Mango’lar, Justin Mc Carthy’ler, Stanford Shaw’lar (bunların bazılarına utanmadan “Türkiye hesabına çalışıyor” bile dediler) ve Türk tarihçileri yıllarca birkaç ülkede tarihi araştırarak zaman kaybetmiş, budalalık yapmışlardı. Bizim akademisyen ve yazarlara sorsalar onlar “okumadan tarih öğrenme metodunu” anlatıverirdi.

    Son günlerde nineleri, dedeleri, amcaları, teyzeleri Ermeni çeteleri tarafından camilere doldurulup yakılan, öldürülen ya da olayları gören dedelerinden dinleyenlerden mektup yağıyor.

    Acaba ABD’de Ermenileri dinleyerek kendi ülkelerinin tarihini tek taraflı hatmeden bu beyler ve hanımlar şöyle bir doğuya uzanıp o insanları, mağdur Türklerin kurduğu dernekleri dinlemeyi hiç düşündüler mi? Sanmıyorum. Düşünseler tarafsız konuşabilirlerdi. En azından “vicdanı olanlar” rahatsız olurdu.

    Bir okurumuz “Bir anda aydın kelimesi ne kadar da değersiz hal alabiliyor değil mi” diye sormuş. Benzer tepkiler çok…

    Bu tarih bilmeyen ve rakamlara bakarak hesap yapmayanların “özür kampanyası” başlar başlamaz hemen “Özür dileyenler için özür diliyoruz” diye bir karşı kampanya başlatmak galiba zorunlu olacak. Bir düşünelim bunu!"

    Ruhat Mengi-Vatan Gazetesi




    Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerdeki cephenin suskunluğudur.
    KİMSEYİ KIRMAMAK VE ÜZMEMEK ŞARTIYLA DİLEDİĞİN HERŞEYİ YAŞA! BİRGÜN ÇEKİP GİDERKEN GERİDE NE AKLIN KALSIN , NE DE SENİN YÜZÜNDEN KIRILMIŞ BİR YÜREK!

  2. #2
    Member
    Üyelik tarihi
    Apr 2007
    Yer
    İSTANBUL
    Mesajlar
    90

    Re: ÖZÜR DİLEYENLER İÇİN ÖZÜR DİLERİZ

    Bir grup sözde aydının yayınladığı “özür diliyorum” bildirisi ve açtığı imza kampanyasına ilginç bir tepki ve imza sitesi kuruldu.

    Özür kampanyası başlatanlara ”Ne özürü ulan!’ diyerek tepkilerini bildiren [ adresli sitede şu açıklama yer alıyor.

    Neden “ne özürü ulan!” ?…

    “Ne özürü ulan!” kendi kendini “aydın” ilan eden bir gürûhun ihanetine tepki hareketidir. Milletin kutsal değerlerini ve haysiyetini aşağılamayı meşhur olmanın en kolay yolu olarak seçen bu güruh, şahsi menfaatleri uğruna yüce Türk milletini tarih önünde mahkûm etmek istemektedirler. En iyimser ifade ile şan ve şöhret uğruna, toplumdan farklı olabilmek ve dikkat çekebilmek adına yapıldığını var saydığımız “Ermenilerden özür diliyoruz” hakaretini en hafif şekli ile “lân” yani vefasız diyerek lanetliyoruz.

    Bu insanlara “ermeni meselesini” anlatmanın hiçbir faydası olmayacaktır. Bunlara kat-i kanıtlarla mukatele anlatılsa da görüşleri değişmeyecektir. Ermeni yalanlarını tek gerçek kabul eden, Türk milletini “soykırımcı” milletlerle aynı kefeye koymak isteyen bu güruha karşı söylenecek tek söz kalmıştır, o da; “NE ÖZÜRÜ ULAN!”

    KİMSEYİ KIRMAMAK VE ÜZMEMEK ŞARTIYLA DİLEDİĞİN HERŞEYİ YAŞA! BİRGÜN ÇEKİP GİDERKEN GERİDE NE AKLIN KALSIN , NE DE SENİN YÜZÜNDEN KIRILMIŞ BİR YÜREK!

  3. #3
    Member
    Üyelik tarihi
    Apr 2007
    Yer
    İSTANBUL
    Mesajlar
    90

    ÖZRÜN SONUCU TAZMİNAT VE TOPRAK

    ÖZRÜN SONUCU TAZMİNAT VE TOPRAK


    Sevgili okurlar geçtiğimiz haftanın en çarpıcı ve açıkçası bana hüzün veren gelişmesi birilerinin “aydın” olarak tanımlamaktan nedense vazgeçmediği bir grubun “Özür diliyorum” başlıklı bir imza kampanyası açmasıydı. Buna bir de Cumhurbaşkanı’nın “anlamsız” ve bir de üstüne “Anayasa suçu” işleyen tavrı eklendi.

    Kimden ve neden?

    “Aydın” olarak tanımlanan bazı kişilerin açtığı Ermenilerden özür dileyen kampanya, ilk bakışta son derece “masum” ve hatta “hümanist” bir girişim olarak algılanabilir. Bu nedenle kampanyaya katılıp imza veren bazı isimler herkesi şaşırtabilir. Ama inanın bu hareketin başlatılması asla masum değildir.

    Tarihsel gerçekler

    Koca bir ulusun, özür dilemesi için herhalde çok geçerli kanıt ve belgelere ihtiyaç vardır. Bu nedenle özür dileyen kesim metne en azından hangi tarihi belge ve kanıta dayandığını koymak zorundadır. Ama hepimiz biliyoruz ki, bu konuda kesin ve tam olarak itibar edilecek bir belge, bilgi, kanıt yok.

    1915’te ne oldu?

    Tarih dersi verecek durumda değilim. Ama en azından 1915 yılında olanlar konusunda da asgari bilgi sahibi olmak gerek. “Aşırı fanatik” olanlar dışında hiçbir bilim adamı 1915 olayları için “soykırım” ifadesi kullanmıyor. Osmanlı’nın “arkadan vurulduğuna” inanması nedeniyle Rusya’yla iş birliği yapan Ermeni kalabalıkları zorunlu göçe tabii tutması sonucu elbette hiç de hoş olmayan olaylar yaşanmıştı.

    Almanların payı var mı?

    O tarihte “hasta adam” olarak nitelenen Osmanlı her gün toprak kaybederken, Rusya ile sorunu olan Almanya’nın Ermeni tehciri için ne tür baskı yaptığı konusunda kesin bilgimiz yok. Ama dönemin tarihi incelendiğinde bunda Alman parmağının olduğu da ortaya çıkacaktır sanıyorum.

    “Bölünelim” çağrısı

    Sevgili okurlar bu kampanyanın bence tek amacı var. Yakın bir gelecekte, tıpkı PKK teröristlerinin estirdiği fırtınadaki gibi toprak talepleri başlayacaktır. Çünkü “özür dilemek” soykırımı da kabullenmek anlamına gelir. Eğer “Evet biz soykırım yaptık” derseniz, tıpkı Almanların İsrail’e hâlâ tazminat ödediği gibi önce tazminat talepleri ile karşı karşıya kalırsınız. Herkese verecek kadar çok paranız olmadığına göre, bu tazminatı toprak olarak vermek durumunda kalırsınız.

    Ülkenin yarısı gider

    İşte “aydın” olarak tanımlanan kişilerin başlattığı hareketin sonucu budur. Ermeniler zaten yıllardır Kars’ı Ardahan’ı, Ağrı Dağı’nı istedikleri gibi asıl hedeflerinin Adıyaman, Kayseri’ye kadar olduğunu da saklamıyorlar. Diğer taraftan zaten kimi Kürtler PKK terörüyle desteklenerek toprak talebinde bulunuyor. Bu taleplerin karşılanması demek ülkenin yarısının gitmesi demektir.

    Ve Cumhurbaşkanı’nın tavrı

    Sevgili okurlar, bu gelişmeler içinde akla ve mantığa en aykırı çıkışı ise Cumhurbaşkanı Gül yaptı. Özür kampanyasına destek olarak nitelenecek sözler söyleyen Gül için söylenecek en hafif şey “yetkisini aştığını” belirtmektir. Cumhurbaşkanı bu konuda taraftır ve ne özgürlük, ne hukuk, ne demokrasi adına imzacıların yanında yer alamaz.

    Cumhurbaşkanı devletin başı

    Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olarak devletin başıdır. Ben bir birey olarak devletin resmi politikalarını eleştirebilir ve karşı çıkabilirim. Ama Cumhurbaşkanı devletin resmi politikasının bekçisidir. Türkiye resmi olarak Ermeni soykırımı olmadığını söylemektedir. Cumhurbaşkanı bile olsa bu politikayı Abdullah Gül tek başına değiştirme ya da eleştirme hakkına sahip değildir. Değiştirilme gerektiğini düşünüyorsa bunu ayaküstü biçimde kamuoyuna anlatamaz. Resmi politikanın değişmesinin de kuralları vardır.

    Gül istifa etmelidir

    Her fırsatta engin bir hoşgörü sahibi, demokrasiye yürekten bağlı, fikir özgürlüğüne çok saygılı imajı veren Gül, Türkiye aleyhine olan her konuda başı çeken sözde aydınların yanında yer alarak puan topladığını düşünmektedir. Oysa yaptığı şey Anayasa’yı ihlaldir ve bir gün bile o makamda oturmaması gerekmektedir.

    Erdoğan’ın tutumu

    Cumhurbaşkanı’nın aksine Başbakan Erdoğan özür kampanyasına şiddetle karşı çıktı. Ne gariptir ki, Cumhurbaşkanı’nın işlediği suçu görmek istemeyenler durumu “Erdoğan-Gül arasında anlaşmazlık” olarak sunmaya çalışıyor. Bu yalandır, halkı aldatmaktır. Gül’ün davranışı “hükümetle ters düşmek” gibi basite indirgenip yok sayılamaz.

    Yok aslında farkları

    Çünkü sonuçta Erdoğan’la Gül arasında bir fark yoktur. Temel amaç devletin tamamını ele geçirmek olunca farklı gibi görünmek avantajlı bile sayılabilir. İkilinin aynı konudaki farklı söylemlerine aldanmak ancak safdilliktir.


    Can Ataklı-Vatan Gazetesi

    [
    KİMSEYİ KIRMAMAK VE ÜZMEMEK ŞARTIYLA DİLEDİĞİN HERŞEYİ YAŞA! BİRGÜN ÇEKİP GİDERKEN GERİDE NE AKLIN KALSIN , NE DE SENİN YÜZÜNDEN KIRILMIŞ BİR YÜREK!

  4. #4
    Member
    Üyelik tarihi
    Apr 2007
    Yer
    İSTANBUL
    Mesajlar
    90

    ÖZÜRLERİ KABAHATLERİNDEN BÜYÜK

    Özrü kabahatinden büyük!


    Ermenilerden özür dileme açıklamasını imzalayanlar var. “Af dileme erdemdir” diyen de oldu. Alçak gönüllülük gösterimi insan doğasında var. Kaba biri bana “küt” diye çarptığında, “özür dilerim” sözü ağzımdan kendiliğinden dökülüyor. Yobaz-işbirlikçi-ayrılıkçı bir faşist özentinin ağır basmakta olduğu ortamdayız. Bunlardan ayrı durmak isteyenler de kendilerine ve dış dünyaya “biz birey olarak demokrat, insancıl, uygar, çağdaş, gerçek Batılı, ileri aydınlarız; onlardan değiliz” demek isteyebilirler. Kimi tanışını, dostunu, Ermeni komşusunu kıramayarak imza koyabilir. Kendini tanıtma, değişik görünme gibi bambaşka örgeler de olacaktır. Her birindeki itici nedene ayrı ayrı bakmak olanaksız. Ancak, önemli bir bölümünün de, tarih bildiğinden ya da Ermeni duygudaşlığından ötürü değil, Cumhuriyete karşı olması nedeniyle katıldığı söylenmezse ve bu tavırların başka oluşumlarla koşutluğu görmezden gelinirse, büyük eksiklik olur.

    Ne var ki, tarih eş-dost hatırı, bireyin hoşgörülü görünmesi ya da ABD ve AB sorumluları önünde temize çıkma kaygılarıyla yazılmıyor. Konu Ermeni-Türk ilişkileriyse, bu ikisinin belgelikleri başta olmak üzere, ilgili ve belli başlı devletlerin yayımlanmış ya da basılmamış belge hazineleri var. Kitaplar, kitapçıklar, süreli yayınlar, gazeteler, bilimsel araştırmalar, yıllıklar, doktora ve yüksek lisans tezleri, yazanaklar, toplantılar, açık oturumlar, sempozyumlar, bildiriler, tutanaklar, anılar, albümler, resimler ve benzerleri kitaplıkları doldurur. Birçoğu yayımlandı da. Örneğin, ben kendi adımla Türkiye’de ve yurt dışında, Türkçe dahil, değişik dillerde, seksen kitap ve kitapçık yayınladım. Bu konuda ilk küçük kaynakçayı otuz yıl önce çıkarmıştım. Şimdi Dr. Erdal İlter’in 300 sayfalık ayrıntılı kaynakçası var.

    Sayısı yüz milyonu bulan Osmanlı belgelerini bir yana koyalım. Özür dileme açıklamasına imza koyanlardan 200.000 dosyalık Bab-ı Ali Evrak Odasına, 224 cilt Meclis-i Vükelâ Mazbatalarına, 46 ciltlik İradat-ı Seniye Müsveddatına, Yıldız Sarayı belgelerine, her ilin sâlnamelerine, Mesail-i Mühimme ve Gayri Müslim Cemaatlerine Ait Defterlere ve Nazım Paşa vukuatı, Mehmet Mansur Efendi yazanağı, Vali Hakkı Paşa buyrukları ya da Uras incelemesi benzeri yüzlerce ve binlerce ilk elden belgelere bakmış olmalarını beklemiyorum. Bunları renkli filmler olarak önde gelen dünya kitaplıkları ve konuyla ilgili en önemli araştırma merkezlerine yıllar önce armağan etmiştik. Genel Kurmay Başkanlığı bunları kimi yabancı dillere, bu arada günümüz Türkçesine de çevirerek cilt cilt yayımladı. Bu aydınlatıcı çalışmaları da bir kalemde geçelim.

    Bize büyük ölçüde hak veren eski ve yeni kuşak yabancılardan ünlü Langer, Hamlin, Whitman, Rambert, Eliot, Ubicini, Arpée, Shaw, McCarthy, Lewis, Levy, Zeidner, Weems, Erickson ve benzerlerinin yazdıklarını da bir yana koyalım.

    Ama, gelin görün ki, sorumlu konumdaki Ermenilerin kendi yazdıkları var; hem de hiçbir duraksamaya yol açmayacak biçimde. Ermeniler silâhsız, savunmasız, barışçı, zayıf, sahipsiz, suçsuz çoluk-çocuktan oluşan ve dudaklarında ilâhilerle ölüme koşan örnek Hıristiyan sivilleriydiler, öyle mi? Ama kendileri bile öyle demiyorlar ki! Önce, Anadolu yöresini ve Daşnak terör örgütünün akıttığı kanı iyi bilen Amerikan Ermenisi K.S. Papazian’ın benim sık göndermeler yaptığım kitabında dediği gibi, Ermeniler Anadolu’da, kimilerinin Batı Ermenistan demek istedikleri altı il de dahil olmak üzere, hiçbir yerde çoğunlukta değildiler. Değişen çağa ve koşullara göre, Rus, İngiliz, Fransız ve Amerikan din yayıcıları, gizli görevlileri, silâhları ve paralarıyla başkaldırdılar, zararlar verdiler ve öldürdüler. Sandıklarla silâh, cephane, hattâ büyük kilise mumu biçiminde top namluları ya yakalandı ya da Ermenilerin ellerine sızdı. Kiliselerde, yabancı okullarda ve banka kasalarında patlayıcılar saklandı. Ermeni yazar L. Nalbantian’ın doktora tezindeki terörizm değerlendirmelerini okumakta yarar var.

    Nisan 1915 başında Van’da yaşanan silâhlı ayaklanma bu kenti devletten ayırdı ve orada Ermeni önderliği ve Rus desteğinde yönetim kurdu. Komutanlarından G. Pastırmacıyan Amerika’da basılan bir kitabının başlığını Ermenilerin savaşa katılımını “Müttefik kümesinin kazanmasında belirleyici neden” olarak sunuyordu. General Antranik gibi öteki Ermeni komutanların yazdıkları ve açıklamaları hep nasıl Türkleri yok etmeğe yönelik olduklarını anlatır. Ermeniler bir düzine savaşa katılıp karşılarındakileri öldürmediler mi? Salgın hastalıklar Anadolu’yu silip süpürürken onlardan da can almadı mı? 1924’de Amerika’daki bir yayınları Ermenilerin Türklere karşı Kafkasya, Doğu Anadolu, Süveyş, Sina, Kudüs ve Suriye cephelerinde “200.000’lik ordularla”, 1926’daki benzer bir yayın da “200.000’den fazla” silâhlı kuvvetle çarpıştıklarını yazar. Bu yayınlar bende var ve bu bilgilerle belgeleri kaç yıldır yapmakta olduğum Türkçe ve yabancı dillerdeki kitapların içine koyarak okuyucuya sunmayı araştırma ve gerçekçilik görevim bildim.

    1914-18 arası Ermeni savaşlarını anlatan A.P. Hacobian ve Ermenilerin doğuda Kafkas cephesindeki askerî eylemlerini anlatan Ermeni General G. Gorgarian “özür açıklaması”na imza koyanların dikkate almadıkları kanıtları kendi kalemleriyle sergilemektedirler. Ben bu Ermeni kaynaklarına da kendi yayınlarımda göndermeler yaptım. Birinci Dünya Savaşının yenginlerinin önderleri olan D. Lloyd George ve G. Clemenceau gibi başbakanlar, General E.H.H. Allenby gibi Ermenilere komuta etmiş ön sıradaki yüksek rütbeli askerler ve siyasal kararların önemli yerlerinde bulunan A.J. Balfour, R, Cecil ve J, Bryce gibi kişiler, Ermenilerin kendilerinin kabul ettikleri gibi, “200,000’den fazla” silâhlı kişiyi Türklere karşı savaşa sürdüklerini yinelemiş ve kendilerine teşekkür etmişlerdir. 1917 Bolşevik Devrimine değin, bu kutlamalara Rus Çarı İkinci Nikola ile Kafkasya’daki Rus generalleri de katılıyorlardı. Bu bilgileri, Türkçe kitaplarım da dahil, çok sayıda okuyucuya ulaşan yayınlarıma gereği gibi aktardım. Başkalarının da yayınları var.

    Bu arada, 2003’de basılan önemli bir İngiliz kitabının “Osmanlılar seferberlik hazırlığı içindeyken, Ermenilerin doğuda 120,000 kişiyi boğazladıklarını” belirttiğini de yazdım. İngiliz kaynağı “öldürdüler” dememekte, sanki hayvan kesilen mezbahadan söz eder gibi “boğazladılar” demektedir. Gene aynı kaynak Van’da silâhla başkaldırıp Türk ve Müslüman mahallelerini bastıklarını, kenti devletten ayırıp başa geçtiklerini ve daha sonra da bir 50.000 kişi daha yok ettiklerini yazmaktadır. Bunun belgelerini de yayınladım. Ya Japonlar ABD’nde aynı şeyi yapsaydı, neler olurdu?

    Özür açıklamasına imza koyanlar bu kaynakları bilmiyorlar mı? Bilmiyorlarsa, bu bilgiçlik gösterisinin kaynağı ne? Biliyorlarsa neden? Bunda toplumun değerlerinin eksileceğini hesaba katmıyorlar mı? M. Kemal Atatürk’e ve devrimlere karşı takınılan yeni tavırlarda da toplumun değerlerini teker teker eksiltme çabası yok mu? “Ne mutlu Türküm diyene” değerlendirmesiyle topluma güven kazandırmak yerine, bu koca ulus bir kinle bezenmiş aşağılık duygusu örgüsü kıskaçına mı alınmak isteniyor? 1914-18 Savaşında bunca Türk öldürülmedi mi? Ya 1821-1922 arası Balkan, Kafkas ve Kırım Türklerinin başına gelenler? Bunlara hiçbirine neden bir gönderme bile yok? Benim TBMM adına ayrı ayrı Türkçe ve İngilizce hazırladığım iki kitabımın başına şöyle bir not koymuştum: “Bu kitaba konu olan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde meydana gelen isyan ve çatışmalarda yaşamını yitiren asker ve masum insanlarla, yıllar sonra teröristlerce şehit edilen Türk diplomatlarının anısına…” O dönem benim de her yurt dışına çıkışımda saklanmak zorunda kaldığım yıllardı. ASALA şubelerinde resmim asılıydı. Kim kimden özür dilemeli?

    PROF. DR. TÜRKKAYA ATAÖV

    Turkish Forum danisma kurulu Uyesi


    [
    KİMSEYİ KIRMAMAK VE ÜZMEMEK ŞARTIYLA DİLEDİĞİN HERŞEYİ YAŞA! BİRGÜN ÇEKİP GİDERKEN GERİDE NE AKLIN KALSIN , NE DE SENİN YÜZÜNDEN KIRILMIŞ BİR YÜREK!

  5. #5
    Member
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Antalya
    Mesajlar
    81

    Re: ÖZÜR DİLEYENLER İÇİN ÖZÜR DİLERİZ

    Türk yargısı özürcüleri suçsuz buldu.

    Arkadaşlar bu ülkeyi yöneten işbirlikçi amerikan adamları ülkemiz için diyaspora ermenisinden de , yunandan da , pkk'lı dan da daha kötü bir düşmandır. Aklınızı başınıza alın. Ülke neredeyse elden gitti. Bu ne aymazlık? Nasıl anlamazsınız sizin dini duygularınızın istismar edildiğini? Nasıl bir cehalet bu ya? Herşey yabancılara satıldı. Bağımsız Yargı yok edildi. Şimdi sıra orduda. Hala bunları destekleyen benim için düşmandır.
    Yaşasın Türk Birlikteliği
    EYLEME GEÇEN CEHALET KADAR ÜRKÜTÜCÜ HİÇBİR ŞEY YOKTUR.

    [img][[/img]

    BİZ BİR DALA KONMUŞ ÜÇ ARKADAŞIZ. BİRİMİZİN ADI DÜRÜSTLÜK, DİĞERİMİZ BİLGELİK, BİR DİĞERİMİZ CESARET. İÇİMİZDEN BİRİ BİLE UÇUP GİDERSE KALANIMIZIN İŞE YARAMAYACAĞIN FARKINDAYIZ. ONUN İÇİN ÇOK İYİ GEÇİNİYORUZ.

  6. #6
    Junior Member
    Üyelik tarihi
    Jan 2009
    Mesajlar
    25

    Re: ÖZÜR DİLEYENLER İÇİN ÖZÜR DİLERİZ

    Okuyanlara salamlar. Hey men Azeribaycanliyam ve damarimda Azeri qani axir ve bir onu bilirem ki TÜRK OĞLU yenilmez ve her ........... gibi ermeni tayfasindan özür dilemez eger suçsuzdusa burda eger sözü olmamalı çünki bu beledir. O metni tam okumadım ama sanıram ki ehtiyacda yoxdu
    Hemişe eyilen başlı olmaqdansa başsız olmaq şereflidir

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.1 ©2011, Crawlability, Inc.