Alıntı bır yazıdır asagıdakı. Guzel buldum, paylasmak ıstedım.


Baslangicta hasret burnumuzda tuterdi, annemizin yemekleri, Istanbul geceleri, sevgilinin kokusu...Ruyalarda yasatirdik ulkemizi, her an bir adim uzaktaymis gibi. Delikanliydik, gucluyduk, cevremiz vardi, kimbilebilirdi ki yorgani cekip basimiza hasretle agladigimiz anlari. PRIVATE di hersey, herkes bir bireydi, kim gecenin dordunde catkapi gidebilirdi elinde bir sise sarabiyle Amerikali dostuna dertlesmeye. Yavas yavas farkina vardik, vardigimizi sandik. Bogazda bir cafede yesillerin arasinda manzarada bir hamaktaydik, hersey cok guzeldi aslinda, ama farkinda olmadan bir o tarafa bir bu tarafa sallaniyorduk.
Hep savunduk ulkemizi, hepimiz milliyetci olup cikiverdik, var miydi bizim ulkemiz gibisi. Sonra her geri donuslerde tatillerde, verip veristirdik herkese herseye, hep duzeni, saygiyi ozledik Amerika'daki. Burda Turk, Turkiye'de Amerikali olduk.
Hep ozenerek baktilar Turkiye'de bize, ailelerimiz gururla bahsetti bizden, basarilarimizla gozleri doldu, iclerinde hep buruk bir sevinc vardi. Dunyanin acimasiz kosusturmasina kaptirdik kendimizi, Olu Deniz'de bir salda biraktik kendimizi denizin kucagina, nereye gittigimizi, neden ve nasillari pek kavrayamadik. Hayat denen su kisacik varlikta en ideal sartlarda bile olsa nedensiz yasadik. Yillarca gulup gectigimiz Ibrahim Tatlises mp3leriyle dolu harddiski olan bir bilgisayarda sabahladik, projeler vardi, odevler vardi, sirketin isleri vardi, calismayana ekmek yoktu burda.
Rakiyi ozledik, sucugu, beyaz peyniri, Chicago'lardan Turk yemekleri siparis ettik. Teksas'ta Gyro bulduk, gururla anlattik Amerikali arkadaslarimiza Yunanlilarin bizden doneri nasil aldiklarini, yemeklerimizi, sahillerimizi, insanlarimizi. Biz neresindeydik bu PUZZLE'in? sanki onbinlerce parcasi olan bir Leonardo tablosunun PUZZLE'iydi bu. Hep birgun tamamlanacagina emindik, ama parcalarin eksik oldugundan habersiz umitliydik.
Seni seviyorum demeyi ozledik, Ingilizcesi icimizi titretmeyen, hani o midemizde kelebekler ucusturmayan kelimeleri, cumleleri bol bol sarfettik. Binlerce mil uzakliktan sevgiler, dostluklar yurutmeye calistik. Her geri donuslerde yavas yavas farkina vardik zamanin ve mekanin herkesi nasil degistirdiginin, ama bunu kabul edemedik, etmek istemedik, onlar bizim dostlarimizdi, sevgililerimizdi. Hep Polyanacilik oynadik, artik o guzelim geceyi, dolunayi, parlayan yildizlari bile ayni anda goremedigimizi farkedemedik.
Turkiye'yi yoneten!, sadece internetten tanidigimiz insanlarin kararlarini hergun sirkette, okulda ve arkadas ortamlarinda kendimizce aciklamak, yorumlamak ve ulkemizi savunmak durumunda kaldik. Egitim hayatimiz boyunca her sabah mecburen soyledigimiz, anlamini hic kavrayamadigimiz Istiklal Marsimiz geldi bazen aklimiza, yavas yavas kavradik Buyuk Atamizin ileri goruslulugunu.
Biz burda bir Turk markasi, ya da t-shirt'u gorunce sevincten gozlerimiz dolarken Turkiye'de Turkce bir isimle marka kalmadigini gozlemledik zamanla. Bagnazdi, gericiydi, Ismail'in Yeri diye kafe olurmuydu hic, biz bunu dusunurken Joe's Cafe de kahvemizi yudumluyorduk. Kimbilirdi kucukken ailelerimizden ve bati filmlerinden duyup gordugumuz cingenelerin ruhunu birgun yasatacagimizi. Evet farkinda olarak ya da olmayarak birer cingene (GIPSY) olup cikmistik. Simdi daha iyi anliyorduk GIPSY'lerin neden kendi dunyalarinda olduklarini, gittikleri yerlerde hep onyargiyla yaklasildiklarini.
Havaalanlari, otobus ve tren istasyonlari yolculuk demekti, uzaklar demekti. Bazen huzun bazense sevinctti. Simdi bir tren garinda trenin kalkisini bekliyoruz hepimiz. Bilinmeyenler, kararsizlar diyarindaki bu garda tam gece yarisi ayni anda iki tren kalkiyor, birisi batiya, birisi doguya. Cok az vaktimiz kaldi karar vermeye. Garda herkesin elinde bir terazi, terazilerin bir tarafinda doguya gitmek, bir tarafinda batiya gitmek var. Umarim bir taraf agir ceker de iki tren birden kacmadan karar verebiliriz. O garda her zaman birsuru insan olacak ve ellerinde teraziyle karar vermeye calisacaklar. Halbuki trenlere binenler coktan yeni ufuklara yol almaktalar. Dogu treninde de Bati treninde de mutlu yuzler, sicacik kalpler var. Karar vermenin mutlulugunu yasayan insanlar. Vakti geldiginde treni kacirmayin derim.
Hayat cok kisa, dolu dolu istediginiz diyarlada yasamaniz dilegiyle...