4 sonuçtan 1 ile 4 arası

BIYOQROFILER

  1. #1
    Senior Member
    Üyelik tarihi
    Jun 2007
    Yer
    baki
    Mesajlar
    493

    BIYOQROFILER

    OSMANLI PADISAHLARININ BIOQRAFISI
    çelebi mehmet

    Çelebi Mehmet

    Osmanlı padişahlarının beşincisi

    Saltanatı: 1413-1421
    Babası: Yıldırım Bayezid- Annesi: Devlet Hatun
    Doğumu: 1379 Vefatı: 26 Mayıs 1421

    Osmanlı Devleti'nin ikinci kurucusu. Babası Sultan Yıldırım Bayezid Han, annesi Germiyanoğlu Süleyman Şah'ın kızı Devlet Hatun'dur. Küçüklüğünden itibaren devrin en yüksek alimlerinden ders aldı. Din ve fen ilimlerini öğrendi. 1393'te devlet idaresinde tecrübe sahibi olmak üzere Amasya'ya sancak beyi tayin olundu.

    Çelebi Mehmet, Ankara savaşından sonra parçalanan Osmanlı topraklarını yeniden bir idare altında birleştirmek için fetret devrinde (1402-1413) kardeşleri Süleyman, İsa ve Musa Çelebiler ile mücadele etti. En son 1413'te Çamurlu mevkiinde, Musa Çelebi kuvvetlerini bozguna uğrattıktan sonra, Edirne'de tahta çıktı. Böylece Osmanlı Devleti'ni karşılaştığı bu büyük bunalımdan kurtararak devletin birliğini sağlayan Çelebi Sultan Mehmet, ilk olarak elden çıkan toprakları geri almaya çalıştı.

    1414'te Anadolu üzerine yürüyerek Aydınoğlu Cüneyd beyin elinden Kayacık, Nif ve İzmir'i aldı. Karamanoğulları'na ait Konya'yı muhasara etti ise de İkinci Mehmet'in af dilemesi ve tabiiyetini arz etmesi üzerine barış yapıldı. Ancak Karamanoğlu'nun sözünde durmaması üzerine Sultan Mehmet, Şehri ikinci defa kuşatarak zaptetti (1415). Daha sonra yapılan antlaşmayla Konya'yı Karamanoğulları'na bırakan Sultan, Beypazarı, Sivrihisar, Akşehir, Yalvaç ve Beyşehir kalelerini ülkesine kattı.

    Bundan sonra, evvelce Musa Çelebi ile birleşerek kendisine karşı hareket eden ve vergisini de göndermeyen Eflak beyi Mirça üzerine yürüyen Sultan, onu Yer-Göğü'de mağlup etti. Mirça, üç yıllık vergisini ödediği gibi, oğlunu da rehin olarak bıraktı. Rumeli'den dönüşünde Candaroğulları üzerine yürüdü. Tosya, Çankırı ve Kalecik'i ele geçirdi. 1416 ve 1420'de ilk defa Tuna ırmağının kuzeyine geçerek Basarabya'ya girdi.

    devrinin en önemli iç hadisesi Şeyh Mahmut Bedrettin isyanıdır. İslam'a uymayan sapık fikirlerini halk arasında yayan Şeyh Bedrettin'in çıkardığı isyan kısa sürede Karaburun'dan Amasya'ya kadar yayıldı. Ancak ülkeye tek başına hakim olduğu günden beri Şeyh Bedrettin'in hareketlerini dikkatle takip eden Sultan, Şeyhin ve taraftarlarının başlattığı bu ayaklanmayı zamanında bastırmaya muvaffak oldu. Yakalanan Şeyh Bedrettin İslam alimlerinin fetvası üzerine idam edildi.

    Aynı yıl Rumeli'de taht mücadelesine giren ve Düzmece Mustafa olarak da bilinen kardeşi Mustafa Çelebi'yi yenilgiye uğrattı. Mustafa Çelebi kaçarak Bizans imparatoruna sığındı. Bu olaydan kısa bir müddet sonra Sultan, Edirne'de avlanırken rahatsızlandı ve çok geçmeden de 26 Mayıs 1421'de vefat etti. Naşı Bursa'ya getirilerek Yeşil Türbe'ye defnedildi.

    Osmanlı Devleti'nin ikinci kurucusu kabul edilen Çelebi Mehmet, sabırlı, azim ve irade sahibi, sözüne ve vaadine sadık, vakur bir hükümdar idi. Sekiz yıllık saltanatını Allhü tealanın dinine hizmet etmek ve yolunu yaymak için kuvvetli bir devlet kurmaya feda etti. Küçük ve büyük yirmi dört muharebede bulunarak kırka yakın yara aldı. İçte ve dışta daimi olarak din ve devlet düşmanlarıyla mücadele halinde iken yazdığı bir şiiri:

    "Cihan hasm olsa, Hakk'tan nusret iste!

    Erenlerden dua vü himmet iste!"

    beytiyle başlamaktadır.

    Çelebi Mehmet, memleketindeki refahtan diğer müslümanlara da pay vermek, Resul-i Ekrem'in mübarek komşularının dualarını almak için her sene onlara hediyeler gönderme adetini başlattı. Sürre alayı adı verilen bir heyetle gönderilen hediyeler, Mekke ve Medine'deki mübarek yerlerin tamir ve bakımı ile fakirlerin yiyecek ve giyecekleri için sarf edilirdi.

    Memleketin imarına büyük önem veren Sultan, Bursa'da Yeşil Türbe ile bir cami, medrese ve imaret, Edirne'de bir cami ve bedesten, Amasya'da da oğlu Kasım için bir türbe yaptırmıştır
    SEVGI NECE GOZEL ULVI BIR HISSDIR
    BU HISSI HER INSAN YASAYA BILMIR
    HEM SEVIB HEM DE KI SEVILMEK GOZEL
    ONU DA HER INSAN YASAYA BILMIR

  2. #2
    Senior Member
    Üyelik tarihi
    Jun 2007
    Yer
    baki
    Mesajlar
    493

    fatih sultan mehmed

    fatih sultan mehmed

    Fatih Sultan Mehmed

    Yedinci Osmanlı padişahı ve İstanbul'un Fatihi.

    Saltanatı: 1451-1481
    Babası: II. Murat Han - Annesi:Hatice Alime Hüma Hatun
    Doğumu: 30 Mart 1432 Vefatı: 3 Mayıs 1481

    Sultan Murat Han, oğlu şehzade Mehmet'i yalnız din ve fen ilimlerinde yüksek bir tahsil yaptırmak ve bir takım kültür dillerine (Arapça, Farsça, Latince, Yunanca ve Sırpça) sahip olarak yetiştirmekle kalmadı. O, bu kudretli ve kabiliyetli şehzadeye tecrübeli devlet adamlarından ve büyük alimlerden müteşekkil yüksek bir muhiti, maddi-manevi bakımlardan devrin en üstün bir ordusunu ve nihayet bütün düşmanlarını ve Haçlı ordularını yere seren rakipsiz ve sağlam bir devleti de miras bırakmıştı.

    Bununla beraber 21 yaşında tahta oturan genç Hakan, daha ilk günlerde devleti ve ordusunu daha büyük hamleler yapacak bir kudrete ulaştırdı. Şehzadeliğinden beri bir an önce İstanbul'u fethetmek ve Hazret-i Peygamber'in "Konstantiniyye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir. Bu fethi yapacak hükümdar ne güzel hükümdar ve onun askerleri ne güzel askerdir." müjdesine mashar olmak istiyordu. Bu gaye ile askerî tarihin kaydettiği ilk büyük ateşli silahlar ve toplar ile ordusunu dayanılmaz bir kudret haline getirdi. Ayrıca 1000 yıllık tarihi boyunca bütün muhasaraları muvaffakiyetsizliğe uğratan surları aşmak için seyyar kuleler kurdu. Nihayet 6 Nisan'da başlayan kuşatma, 22 Nisan'da Fatih'in donanmayı Beşiktaş'tan Haliç'e indirmesiyle çok şiddetli bir duruma girdi. 29 Mayıs 1453'te yapılan son taarruzla şehri alarak Ortaçağ'a son verdi.

    Beyaz bir at üzerinde ve muhteşem bir alayla Topkapı'dan şehre giren Fatih Sultan Mehmet, doğruca Ayasofya'ya gitti. Kapıya gelince attan inip, secdeye vardı. Mabedi temizletti, tasvirlerden kurtardı ve ilk Cuma namazını orada bütün gazilerin sevinç ve heyecanları içinde kıldı. Daha sonra Ayasofya'nın kıyamete kadar cami kalmasını yazılı vasiyet ve vakıf eyledi.

    Fatih Sultan Mehmet bundan sonra, Osmanlı Devleti'ni bir Cihan İmparatorluğu haline getirme ve İslamiyet'i bütün dünyaya yayma mücadelesine girişti. O; "Dünyada tek bir din, tek bir devlet, tek bir padişah ve İstanbul da cihanın payitahtı olmalıdır" diyordu. Nitekim bu gaye ile Fatih kısa zamanda Anadolu'da İsfendiyar, Trabzon, Karaman ve Akkoyunlu memleketlerini ilhak etti. Dulkadir beyliği ile Kırım hanlığını tabiiyeti altına aldı. Yunanistan, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Sırbistan (Belgrad hariç), Eflak-Boğdan ve sair ülkeleri fethetti. Birçok krallık, imparatorluk, hanlık ve beylik ortadan kaldırıldı ve Osmanlı toprakları Tuna'dan Fırat'a kadar yayıldı. Anadolu'da milli birlik tesis edildi.

    Bu büyük Türk Sultanı 1481 senesi ilkbaharında üç yüz bin kişilik bir ordunun başında olarak yeni bir sefere çıktı. Ancak, Hünkar çayırı denilen mevkide hastalandı ve çok geçmeden 3 Mayıs 1481'de vefat etti. Özel doktoru olan Yahudi dönmesi Yakup Paşa tarafından zehirlendiği de söylenmektedir. Naşı, adına yaptırdığı caminin bahçesine defnedildi. Sonra üzerine türbe yapıldı.

    Fatih Sultan Mehmet, ince yüzlü, uzunca boyla, dolgun vücutlu olup, seyrek güler, yüzüne bakıldığında hürmet ve korku telkin ederdi. Her şeyi öğrenmek isteyen zeki bir araştırıcı idi. Harp sanatından çok hoşlanır, yapacağı seferlerden en yakınlarını bile haberdar etmez ve bunların gizli kalmasına çok dikkat ederdi. "Sırrıma sakalımın bir tek telinin vakıf olduğunu bilsem onu yolar atarım" sözü meşhurdur.

    Soğuğa-sıcağa, açlığa-susuzluğa ve yorgunluğa karşı çok dayanıklı idi. Trabzon üzerine çıktığı seferde Zigana dağlarını yaya olarak bin bir müşkilatla geçerken yanında bulunan Uzun Hasan'ın annesi, Sara Hatun; "Ey oğul! Bir Trabzon için bunca zahmet değer mi?" deyince, yüce Hakan; "Bu zahmet din yolunadır, ahirette Allahü tealanın huzuruna varınca inayet ola. Zira elimizde İslam kılıcı var. Eğer bu zahmeti ihtiyar etmezsek bize gazi demek yalan olur" cevabını verir.

    Fatih, büyük ilim, din, kültür ve sanat adamlarını etrafında toplayarak İslam medeniyetine yeni bir hamle verdi ve İstanbul'u devrinde bu medeniyetin ve dünyanın en yüksek bir merkezi halime getirdi. Molla Gürani, Hocazade, Molla Hüsrev, Hızır Bey, Molla Yegan, Ali Kuşçu ve Akşemseddin meclisinin en mühim simaları idi. Devrinde Osmanlı Devleti'nin bütün temel müessese ve teşkilatı en mükemmel bir hale geldi. Zeytinyağı döktürerek insanlık tarihinde "yağla makine soğutmasını", havan topunun balistik hesap ve planını yaparak dik mermi yollu ilk silahı keşfeden de odur. Yine onun devrinde başta İstanbul olmak üzere, imparatorluğun bütün şehirleri cami, mescit, medrese ve sair eserlerle donatılmıştır.

    Bunu Böyle Bilesiniz

    Fatih Sultan Mehmet Han'ın namaz kılınmasına dikkat edilmesi hususunda Rum vilayetlerine gönderdiği ferman şöyledir: "Allahü teala, emirlerinin yerine getirilmesini bize nasip ve müyesser eylesin. Bu hükümde bildirmek istediğim husus şudur: Rum diyarındaki şehir ve kasabalarda ve buraların köylerinde yaşayan müslüman ahali, İslam dininin emir buyurduğu farzları yapıp, sünnetlerine riayet etmekte, Kelam-ı kadime ve Furkan-ı mecide yani Kur'an-ı kerime, hadis-i şeriflere uymakta gevşeklik gösterip muhalefet ederler imiş. Allahü tealanın "Namazı ikame ediniz:" emrini çiğneyip; "Namaz dinin direğidir. Onu dosdoğru kılan dinini ikame etmiş olur. Terk eden dinini yıkmış olur." hadis-i şerifine uymayıp, tuğyan yoluna sapanlar ve böylece mescit ve camileri viraneye ve harabeye döndürüp, fısk ve fücur, yani günah işlenen yerleri mamur ederler imiş. Bu ve buna benzer haberler bize ulaşıyor. Eğer bunlar doğru ise, emr-i bil ma'ruf ve nehy-i anil münker eylemek üzerime vacip olduğundan, ileri gelen bir adamımı bu iş için vazifelendirdim. O inceleyip takip edecek. Şöyle emir eyledim ki: "Her kim namazı terk ederse, dövülmek ve mali cezaya çarptırılarak ta'zir eylemek meşru olduğundan, İslam dininin emri gereği artık Rum diyarında namazını geçirenler tespit edilip, tamam haklarından gelinsin. Halka namaz kılmaları tenbih edilip, kılmayanlar hakarete uğratılıp teşhir edilsin. Hiç kimse ne olursa olsun bu icraata mani olmaya!.. Rum sancağı beyleri ve kadıları ve subaşıları ve bunların emrindeki diğer memurlar gönderdiğim vazifeliyle bu hususta elbirlik edip yardımcı olalar. Böylece İslamiyet'in yüce ahkâmı, emri ve yasaklarını yerine getirmekte gevşeklik ve tenbelliğe asla meydan verilmeye, Öyle ki, mescitler dolacak, medreseler mamur edilecek ve din-i İslam kuvvetlendirilmiş olacaktır. Böylece müslümanlar refah, huzur ve saadet içinde olup, Padişahın devam-ı devletine ve kudretinin artmasına duacı olacaklardır. Bunu böyle bilesiniz. Alamet-i şerifeme (tuğrama) itimat kılasınız."

    HAKKINDA YAZILANLAR

    1.Fatih'in İçsel Dünyası
    Nezihe Araz
    Dünya Yayıncılık / İnceleme - Araştırma

    Neden Fatih Bu kitap kendi bilgimi artırmak ve bazı sorularıma yanıt bulmak için yaptığım araştırmalardan doğdu. Başlangıç tarihi İstanbul fethinin beşyüzüncü yıldönümüydü. Ben, bir tarihçi, bir tarih yazarı değilim. Ama elimdeki birikim Osmanlı'ya, Osmanlı kültürüne, Osmanlı sanatına ait ilgi çekici şeyler söylüyor. Biz ise, Osmanlıyı gerektiği gibi bilmiyoruz. Tanımıyoruz, araştırmıyoruz. Ama onun hakkında doğru-yanlış, çok çeşitli hükümler verebiliyoruz. Bu davranışı çok yanlış buluyorum. Geçmişimizi iyi bilmeden bugünü ve geleceği yaşamak, bilmek, değerlendirmek hem yanlış, hem eksik bir yöntem oluyor. Oysa yarınlara ulaşırken geçmişin tüm olayları, yol gösterici, örnek verici olarak bize gereklidir. Fatih, Osmanlı Devletinin yüzyılları içinde sadece 50 yıl kadar bir zaman sürecini işgal etmiş. Ama bu süreç içinde yaptıkları, yaşadıkları insanı şaşırtacak bir çizgide. Özellikle bilim, sanat ve insancıllık konularında.


    1453 Konstantinopl
    Kuşatma Güncesi
    Nicolo Barbaro
    Çeviri Yurdakul Fincancıoğlu
    Büke Y. İstanbul 2001

    Elinizde tuttuğunuz kitap, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti hakkında Batı ülkelerinde yayınlanmış, kaynak niteliğindeki özgün kitapları Türkçeye kazandırma düşüncesinin meyvesidir. Kuşatma Güncesi 1453'ün yazarı, Venedik Cumhuriyeti eşrafından bir ailenin çocuğu olan gemi doktoru Nicolo Barbaro'dur. Barbaro, Sultan Mehmet Il'nin 1453'teki adıyla Konstatinopl'u kuşatma altına aldığı günlerde, kentte bulunuyordu; kent Türklerin eline geçinceye kadar da orada kalmış ve yaşananları kendi bakış açısından gün gün not etmiştir.
    (Arka Kapak)


    1453 Konstantinopl Kuşatma Güncesi
    Nicolo Barbaro
    Büke Y. İstanbul 2001
    Çeviri Yurdakul Fincancıoğlu

    Elinizde tuttuğunuz kitap, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti hakkında Batı ülkelerinde yayınlanmış, kaynak niteliğindeki özgün kitapları Türkçeye kazandırma düşüncesinin meyvesidir. Kuşatma Güncesi 1453'ün yazarı, Venedik Cumhuriyeti eşrafından bir ailenin çocuğu olan gemi doktoru Nicolo Barbaro'dur. Barbaro, Sultan Mehmet Il'nin 1453'teki adıyla Konstatinopl'u kuşatma altına aldığı günlerde, kentte bulunuyordu; kent Türklerin eline geçinceye kadar da orada kalmış ve yaşananları kendi bakış açısından gün gün not etmiştir.
    (Arka Kapak)
    SEVGI NECE GOZEL ULVI BIR HISSDIR
    BU HISSI HER INSAN YASAYA BILMIR
    HEM SEVIB HEM DE KI SEVILMEK GOZEL
    ONU DA HER INSAN YASAYA BILMIR

  3. #3
    Senior Member
    Üyelik tarihi
    Jun 2007
    Yer
    baki
    Mesajlar
    493

    murad hudavendigar

    murad hudavendigar

    Murad Hudavendigar

    Osmanlı padişahlarının üçüncüsü, veli ve ahi şeyhi.

    Saltanatı: 1360-1389
    Babası: Orhan Gazi - Annesi: Nilüfer Hatun
    Doğumu: 1326 Vefatı: 1389

    Orhan Bey'in oğlu olup, 1326'da Bursa'da doğdu. Küçük yaştan itibaren devrin alimleri tarafında büyük bir ihtimamla yetiştirildi. Daha sonra Lala Şahin Paşa'nın yanında idare ve harp bilgilerini öğrendi. Ağabeyi Rumeli Fatihi Süleyman Paşa'nın 1359'da vefatı dolayısıyla Rumeli'deki ordunun kumandasına getirildi. Kısa bir müddet sonra da babasının vefatı üzerine Bursa'ya davet edilip, Osmanlı tahtına geçti (1360).

    Murat Han, ağabeyi Süleyman Paşa'nın başlattığı Rumeli fetihlerini büyük bir siyasi deha ile kısa zamanda geliştirdi. 1362'de Edirne'yi fethederek devlet merkezini buraya taşıdı. Anadolu'daki Türkmen aşiretlerini, fethettiği bölgelere yerleştirerek bölgede Türk nüfusunun çoğunluğu ele geçirmesini sağladı. Bu göçler sayesindedir ki, Osmanlı Türkleri Viyana önlerine kadar ilerledi ve Rumeli'de Osmanlı hakimiyeti beş yüz yıl devam etti.

    Osmanlı Devleti'nin Rumeli'deki ilerleyişini durdurmak için Papa V. Urban'ın teşvikiyle Macar, Sırp, Bosna, Eflak ve Bulgar kuvvetlerinden meydana gelen bir haçlı ordusu Sırpsındığı savaşında Hacı İlbeyi komutasındaki birliklerce bozguna uğratıldı (1364). Bu büyük zaferi Yanbolu, Samaku, Gümülcine, İskeçe, Kavala, Dırana, Serez ve Karaferye gibi önemli kalelerin fethi takip etti. Bu arada hareket halindeki Osmanlı akıncıları Vardar'ı geçip Sırbistan, Bosna, Arnavutluk ve Dalmaçya'ya kadar uzanarak Adriyatik Denizi'ne dayandılar.

    Murat Han bir taraftan fetih hareketlerine devam ederken, diğer taraftan ortaya çıkan malî, idarî ve askerî ihtiyaçları karşılamak için tedbirler aldı. Tımar teşkilatı geliştirildi. Yaya, müsellem ve yeniçerilere ilave olarak kapıkulu askerlerinden maaşlı süvari ocağı kuruldu.

    Murat Han 1387'de Osmanlı topraklarına tecavüzü adet haline getiren Karamanoğlu üzerine sefere çıktı. Konya önünde Karamanoğlu kuvvetlerini bozguna uğratarak Konya ve Beyşehir'i alıp Bursa'ya döndü.

    Bu sırada Sultan Murat'ın Anadolu'da uğraşmasını fırsat bilen Bosna, Sırp ve Bulgar kralları, Osmanlıları Balkanlardan atmak için ittifak kurmuşlardı. Sultan Murat Han 150.000 kişilik müttefik kuvvetlerini Kosova'da karşıladı. 8 Ağustos 1389 berat gecesi idi. Abdest alıp iki rekat hacet namazı kılan Sultan sonra ellerini açıp Cenab-ı Hakk'a gözyaşları içinde şöyle yalvardı. "Ya Rab! Bu müminleri küffar elinde mağlup edip helak eyleme. Bunları mansur ve muzaffer eyle. Ya İlâhî! Mülk ve kul senindir. Sen kime istersen verirsin. Ben dahi bir aciz kulunum. Mülk ve mal benim maksadım değildir. Hemen halis ve muhlis senin rızanı isterim. Beni bu müslümanlara kurban eyle. Evvel beni gazi kıldın, şimdi de şahadet nasip kıl! Amin."

    Ertesi gün I. Kosova Savaşı'nda düşman büyük bir bozguna uğratıldı. Ancak Sultan zaferin nişanesi olarak savaş meydanını gezerken Miloş Obiliç adında bir sırplı tarafından hançerle vurularak yaralandı. Çok geçmeden de arzuladığı şehitlik mertebesine kavuştu. Yerine oğlu I. Bayezid geçti.

    Azim, irade, vakar ve ciddiyet sahibi olan Sultan Murat Han, din farkı gözetmeksizin tebeasına karşı çok şefkatli ve merhametli idi. Samimi şahsiyeti ile içte ve dışta sevgi ve saygı uyandırdı. Hukukî, malî ve askerî sahalarda yaptığı esaslı teşkilatlar ile kudretli bir devletin temellerini attı. Kararlarını mutlak surette tecrübeli beyleriyle müzakere ettikten sonra verirdi. Kendi mütâlaasına aykırı fikirleri de dinler, yerinde gördüklerini kabul eder, itirazlara ehemmiyet verirdi. Bu hâli başarılarında çok etkili olmuştur.

    Fethedilen yerlerde imar faaliyetlerine de önem veren Murat Han, yeni fethettiği Edirne'yi; cami, medrese, han, hamam, saray gibi eserlerle Türk-İslam beldesi haline getirdi. Memleketin çeşitli yerlerini hayır eserleri ile donattı
    SEVGI NECE GOZEL ULVI BIR HISSDIR
    BU HISSI HER INSAN YASAYA BILMIR
    HEM SEVIB HEM DE KI SEVILMEK GOZEL
    ONU DA HER INSAN YASAYA BILMIR

  4. #4
    Senior Member
    Üyelik tarihi
    Jun 2007
    Yer
    baki
    Mesajlar
    493

    murad(2.)

    murad(2.)

    Osmanlı padişahlarının altıncısı

    Saltanatı: 1421-1451
    Babası:Çelebi Mehmet Han - Annesi: Emine Hatun
    Doğumu: 1404 Vefatı: 3 Şubat 1451

    1404 senesinde Amasya'da doğdu. Küçüklüğünden itibaren devrin en büyük alimlerinden dersler alarak yetişti. 1415 yılında idari ve askeri bilgileri öğrenip tecrübe kazanması ve devlet yönetimine hazırlanması gayesiyle Amasya sancakbeyliğine gönderildi. Bu görevde iken 1420'de vezir-i azam Bayezid Paşa ile birlikte Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal isyanlarını bastırdı. Babasının 1421'de vefatı üzerine 25 Haziran 1421'de Bursa'da tahta çıktı.

    Murat Han'ın ilk yılları isyanları bastırmakla geçti. Bizans imparatoru Manuel'in tahriki ile amcası Mustafa (düzmece) Çelebi saltanatını ilan etti. Yine Anadolu beyliklerinden Germiyanoğulları, Ramazanoğulları ve Menteşoğulları da Osmanlı tabiiyetini tanımayarak ayaklandılar. Murat Han, amcasının kuvvetlerini Ulubat çayı kenarında bozguna uğrattıktan ve kendisini de yakalatıp öldürttükten sonra İstanbul'u kuşattı. Ancak bu defa da Karamanoğullarının teşviki ile kardeşi küçük Mustafa Çelebi'nin isyanı ile karşılaştı. O'nun İznik'i alarak, Bursa üzerine yürümesi ile İstanbul kuşatmasını kaldıran Murat Han, 1423'te İznik'i geri alarak kardeşini idam ettirdi. Sonra da süratle harekete geçerek Anadolu beyliklerini itaat altına aldı. 29 Mart 1430'da Venediklilerden Selanik kalesini zaptetti. Fetihten sonra yeni muhacirlerle iskan edilen şehir, çok geçmeden bir Türk-müslüman şehri hüviyetini aldı.

    1432'de Osmanlı aleyhine Karamanoğulları, Macaristan krallığı ve Sırp despotu anlaştılar. İki ateş arasında kalmak istemeyen Murat Han, Rumeli beylerbeyi Sinan Paşa'yı Macarlar üzerine gönderdi. Bu kuvvetler Macarları Tuna Nehri kenarında perişan ettiler. Bundan sonra Karamanoğulları üzerine yürüyen Sultan, Konya ve Seydişehir'i aldı. İbrahim Bey'in özür dilemesi üzerine sulh yapıldı.

    Murat Han, 1437'de büyük biri kuvvetle Tuna'yı geçerek Transilvanya'ya girdi. Zibin şehrine kadar pek çok kale fethedildi. 1439'de Belgrad kalesi muhasara altına alındı ise de bir netice elde edilemedi.

    1444'te Macarlarla yapılan Segedin antlaşmasından sonra, saltanatı, geleceğin Fatih'i oğlu Mehmet'e terkeden Murat Han, Manisa'ya çekildi. Fakat bu taht değişikliğinden istifade eden Avrupalılar, Türkleri Rumeli'den çıkarmak için yeni bir haçlı ittfakına giriştiler. Bunun üzerine tekrar ordusunun başına geçen Murat Han, Bizans İmparatorluğu ile Macar, Leh, İtalyan, Çek, Litvanya, Hırvat, Fransız, Alman ve Venediklilerin katıldığı bir büyük haçlı ordusunu Varna'da ağır bir yenilgiye uğrattı. 1448'de Kosova'da haçlıları ikinci defa bozguna uğratarak Osmanlıların bu topraklardan atılamıyacağını gösterdi. Murat Han 47 yaşında iken 3 Şubat 1451 günü vefat etti.

    İnce ruhlu, hassas lütufkar, adil, merhametli, sözüne sadık, cesur ve tedbir sahibi, kumanda kabiliyeti yüksek bir devlet adamı idi. On iki yaşında şehzade iken başlayan muharebe hayatı vefatına kadar devam etti. Devlet işleri ile yakından ilgilenen Murat Han İslamiyet'in yayılması için her şeyini fedaya hazırdı. Bu halini Varna fetihnamesindeki sözleri açık olarak göstermektedir.

    "Bizler Allahü tealanın ihsanlarının, şükrünü yerine getirebilmek için bütün günlerimizi, senelerimizi, İslam dinine hizmete, Allahü tealanın bize emaneti olan insanları ruh, düşünce, beden ve dünyalık bakımından saadet ve selamete kavuşturmaya adadık. İnsanlığın dünyevi ve uhrevi huzur ve saadeti, yalnız İslam dinine uymakla tahakkuk edebileceğinden, biz de bütün ömrümüzü, her şeyimizi Muhammet aleyhisselamın dininin sancağını yüceltmeye, O'nun dinini bütün insanlara ulaştırmaya gayret ettik. Dünyada yegane gayemiz ve maksadımız halisane olarak budur..."

    İmar işlerine de ehemmiyet veren II. Murat Han, çok eser bıraktığı için Ebü'l-Hayrat diye anıldı. Bursa, Edirne ve başka şehirlerde yolcular için imaret ve ulema için medreseler yaptırdı. Bu faaliyetler neticesinde doğudan pek çok alim ve sanat erbabı Osmanlı ülkesine gelerek ilim hayatına yeni bir canlılık kazandırmıştır.

    Hakkında Yazılanlar

    2. Murad
    Hayatı / Mefkuresi / Mücadelesi
    Yavuz Bahadıroğlu
    Yeni Asya Yayınları / Biyografiler Dizisi

    Hz. Ebu Eyyub el-Ensari'den Fatih Sultan Mehmed'e uzanan çizgide sondan bir önceki halka: Sultan II. Murad. Onun vazifesi, oğluna yol açmak, asırların rüyasını gerçekleştirmesine imkan ve zemin hazırlamaktı. Ve bunu layıkıyla başardı. Geleceğin Fatih'ine baba oldu, onu gerçekten "fatih" olacak liyakatte yetiştirdi ve kendi döneminde ülke sınırlarını emniyete alarak Kostantiniye'nin fethine uzanan köprüyü genişletti. Artık Fatih Sultan Mehmed, Peygamber müjdesini tahakkuk ettirebilirdi
    SEVGI NECE GOZEL ULVI BIR HISSDIR
    BU HISSI HER INSAN YASAYA BILMIR
    HEM SEVIB HEM DE KI SEVILMEK GOZEL
    ONU DA HER INSAN YASAYA BILMIR

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.1 ©2011, Crawlability, Inc.