Bütün bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz en ortak özellik orada burada uçuşan arabalardır. Görüntüye baktığımız zaman pek kolay gibi duruyor. Atla arabaya ; fly ya da ona benzer bir düğmeye bas, uç git, direksiyonla da sağa sola ayar yap ama olmuyor işte. Herşey göründüğü gibi değil. Kullanım zorluğu meselesini bir kenara bırakırsak aşılması gereken bürokratik engeller, alınması gereken standardizasyon ve güvenlik belgeleri saymakla bitmiyor. Ayrıca araba piyasasının dünya ekonomisi üzerindeki önemini de dikkate alırsak bizim nesil için bir hayalden öteye gidemeyecek gibi.
Paul Moller bu konuda çok önemli bir isim. Hayatının 40 yılını uçan arabalar tasarlayarak ve onları nasıl mükemmelleştirebileceğini hesaplayarak geçirmiş. 8 yıldır yardımcısını eğitiyor ve rüyasının bir gün gerçek olmasını bekliyor.
Bisikletçi Jesse James uçan bir arabayı 5 gün de hazır hale getirmiş. O gerçek bir dahi. Metallerden harikalar yaratıyor. Yan resimde yarattığı modeli görebilirsiniz. Discovery channel kendisiyle uçan arabalar ile ilgili bir program dahi hazırlamış. Program Amerika’da 6 Haziran tarihinde gösterilecek. James’in uçan arabası aslında kanatları ve kuyruğu olan bir esparante. Cessna ekibinden iki mühendis yardımı ile yapılan uçan araba ile şubat ayında Kuzey Carolina’da bir deneme uçuşu yapılmış ve hiçbir aksaklık çıkmamış.
Aslında ne Moller’in ne de James’in tasarladığı taşıtlar bir araba değil. Kullanımı kolay bir uçak desek daha doğru bir tabir olabilir. Bu şekilde düşündüğümüz zamanda herkesin bir çeşit pilot eğitimi alması gerekiyor. PPL (Private Pilot License) kadar komplike olmasa da hepimiz uçmayı öğrenmeliyiz önce. Aerodinamik eğitimi almadan havada 3 metreden bile uçmak tehlikeli ne de olsa.
Kimbilir belki de ileride bunların hiç biri bizi korkutmayacak. Şu an at arabası bize nasıl imkansız geliyorsa bir sonraki nesile de karayolları komik gelecek.
Uçan araba güzel bir hayal. Gerçek olabilir mi? Elbette... Talep olur mu? Kesinlikle...