Osmanlı idaresi altında Ermeniler belki de daha önce hiç yaşamamış oldukları bir özgürlük ortamına kavuştular.Bizans yönetimin ezmeye çalıştığı Ermeni Kilisesini himayesi altına alıp kilise,manastır ve ruhban sınıfından alınan ağır vergileri kaldırmış din,ibadet,eğitim ve iç işlerinde özgürlük tanımıştır ve belki de en önemlisi hiçbir zaman din değiştirmeye zorlamamıştır. Batı Anadolu'daki ilk Ermeni dini merkezi Kütahya'da kurdurulmuş ardından Bursa’nın fethi ile bu merkez buraya taşınmış ve II. Mehmet'in İstanbul'u fethinden sonra bu merkezin dini lideri Hovakim 1461 yılında İstanbul’a getirtilmiş ve Fatih Sultan Mehmet’in fermanı ile İstanbul'da bir Ermeni patrikhanesi kurulmuştur.Bunun etkisi çok büyük olmuş ve pek çok Ermeni İstanbul göçmüş ve burada zenginleşmiş, refah ve huzur ortamında yaşamışlardır. Osmanlının gelişmesi Ermeni Kilise ve toplumunun gelişmesini sağlamıştır.
Ermeniler diğer gayrimüslim halklara da tanınan bu hakları çok iyi değerlendirmiştir. Zamanla Türk yaşam tarzı,kültürü ve yönetimini benimsemişlerdir. Kısa zamanda Osmanlı’nın güvenini kazanmış ve "millet-i sadıka" (sadık millet) şeklinde adlandırılmışlardır. II.Mahmut’a kadar ki dönem hiçbir dünyevi ve dini işlerine karışılmamıştır. Bununla beraber birlik ve düzenlerini de Osmanlı sayesinde sağlamışlardır. Bunun en güzel örneği Ermeni Patriği Nerses 1876 yılında Vatandaşlık Meclisi Şurası'na sunduğu mektubunda bir alıntıyla gösterebiliriz; "Şayet günümüze kadar Ermeni milleti, millet olarak korunduysa ve inancını, kilisesini, dilini, tarihi ve kültürel değerlerini koruyorsa, tüm bunlar Türk hükümetinin Ermeni milletine gösterdiği koruma, yardım ve hayırseverlik sayesindedir. Kader, Ermenileri Türklere bağlamıştır. Bundan dolayı Ermeniler, devletin savaş ve ağır sınav günlerinde buna kayıtsızca davranamaz. Aksine her zaman oldukları gibi ona yardım etmek zorundadırlar.
Yer imleri