Sayfa 1/2 12 SonSon
17 sonuçtan 1 ile 10 arası

AYRILIKLAR BUKADAR ACIMI OLMALI?

  1. #1
    Azeri.net Sevdalısı
    Üyelik tarihi
    Jan 2007
    Mesajlar
    2.201

    AYRILIKLAR BUKADAR ACIMI OLMALI?

    ne diyeyim..
    bir dalganın en tepesinde taşınmış, taşınmış ve şimdi en sonunda bir kıyıya vurup, bırakılmış gibiyim. ne deniz kaldı ortalıkta, ne köpüklü su, ne parlak güneş.

    kalbimi açıp gitti birisi. kaburgalarımı ayırdı, çıplak atışlarıyle kaldı kalbim ortalıkta. ve gitti o. kapatmadan göğsümü. kaburgalarım yavaşça kapanacak şimdi kalbimin üstüne, toprak, kar ve çamurla birlikte. bir çocuk azarlandığında omzunun düşüşü gibi.
    vakitsiz ikindiler yaşıyorum bir günün ortasında, vakitsiz gün batımları. vakitsiz susuyor dünya, ve vakitsiz konuşuyor. en çok da uyku zamanlarında.

    ne diyeyim..
    yatakta yatmak yerine oturup kafanı duvara yasladığında anlıyorsun bunu karanlıkta. kafanı duvara yaslıyorsun omzunla birlikte ve uğunuyorsun acıdan. ya da onu da yapamıyorsun. o zaman anlıyorsun sözün tükendiği yeri, ya da yakarmanın ne anlama geldiğini.

    şimdi orda değilim. söz var şimdi. söz olabildi nihayet. buna da şükür.
    "geçecek, üzülme. sana ne kadar hiç geçmeyecek gibi gelse de göreceksin geçecek" dediğinde bir dostun, gerçekten geçmeyeceğine inanışını ama onu bunları söylediği için ne kadar da sevdiğini hatırlıyorsun. geçiyor gerçekten, hiç geçmeyecek gibi dursa ve geçtiği kadarının daha çoğu bazen yeniden başlasa da..

    ne diyeyim..
    asla sözcüğünü alfabetik sırasına aldırmadan dağarcığının en başına getirip koyuyorsun şimdi. ama anlayamadığın, engelleyemediğin, adını bilmediğin ikinci bir sen onu ordan alıyor sen görmeden. ve yerine anlamsız bir umut koyuyor. aptal olduğunu yeniden anlıyorsun. ama asla. aptal olsan da asla aptallık yapmayacaksın, biliyorsun.

    ne diyeyim.
    sakladığım tüm sevgimi senin için çıkarmıştım sakladığım yerlerden. ve ortaya dökmüştüm. oysa öyle yapmamalıydım. baştan beri biliyordum.

    yaptıklarımı, yaşadıklarımı, hayatımı basitçe anlatmayı hep severdim.
    derin sandığım duyguların sığlığını, düşündüm sandığım şeylerin mutlaka daha önce düşünülmüşlüğünü, kendimi farklı sandığım tüm diğer insanlarla ne kadar da benzediğimizi anlatırdım durmadan. ne kadar da zevkliydi bu. öyle bir haz verirdi ki sorma, sanki bir eskrim kılıcını dürtmüşüm gibi gövdeme. sanki tüm beceremediğim şeylerin acısını alıyormuşum gibi. sanki olamadığım şeyleri yüzüme çarpıyor ve oldum sandığım şeylerin aslında bir hiç olduğunu hatırlatıyor gibi.
    şimdi basitçe anlatmak istemiyorum ama. oysa en basitçe anlatabileceğim şey bu. tek kelimeye bile sığacak kadar basit birşey.
    ama istemiyorum.
    halimi karmaşık benzetmelerin içine koyayım da kimse anlamasın istiyorum. ben de anlamayayım bu yaşadığımı. bu yaşadığım gerçek olmasın istiyorum.
    mesela toprağından sökülüp kamyona yüklenmiş bir ağacın hala toprak bulaşığı köklerinden bahsedeyim. kim bilir hangi başka bir yere dikilecek, hangi başka bir toprağa kök salmaya çalışacak, kim bilir belki tutacak belki tutmayacak, belki yeşerip belki kuruyacak bir ağaçtan bahsedeyim. ve sen anla. o köklerde kalmış toprağın ne olduğunu.
    ya da başka şeylerden bahsedeyim. kırık bir daldan, su alan küçük bir gemiden, bardakla o geminin suyunu boşaltmaya çalışan küçük bir çocuktan ya da aslında koskoca bir kuyudan.. içi karanlık, büyük ve derin..
    bir sürü şey söyleyebilirim. birsürü fotoğraf gösterebilirim şimdiye dair. ama aslında hepsi tek kelime. işte kimse onu söylemesin istiyorum.

    rüyamda gördüm seni. tam uyanmadan önce. tüm yaptıklarını tekrarladın o 8-10 saniye içinde sanki. hepsini. rüyada da yaşanabiliyormuş bunlar. rüyada da sevilip, rüyada da üzülebiliyormuş insan. nefes nefese uyandım. sanki o 8-10 saniye boyunca hiç nefes almamışım ama kalbim 8-10 dakika boyunca hızlanmış gibi. bağıracaktım nerdeyse, nefesim olsaydı belki.
    heryerde aklıma geliyorsun. bir acı tat bu. bir burukluk. otobüste, yatakta, bilgisayar başında.. hele birlikte olduğumuz yerlerde, kaldırımlarda, sokaklarda, çarşılarda.. nasıl anlatayım, hatırladığın, hatırlamaktan utandığın, tekrarını istediğin, ama anında karşı çıktığın bir şey bu. gözümü kapatınca karşıma gelen yüzün.. her görüşte aşık olduğum yüzün... allahım..
    tüm bunları yazmamam gerekiyor. seni kalbime gömmem, ve başına da bir mezar taşı kondurmam gerekiyor. ama yapamıyorum.
    aslında yaparım. daha kaç gün oldu ki.
    "zaman. sadece birazcık zaman."

    ne diyeyim..
    düşündükçe tüm beynime bulaşıyor gibisin. her hücreye giriyor, hepsine bir fotoğraf bırakıyor, hepsine bir şeyler söylüyor ve sonunda sırtımdan itiyor gibisin bir boşluğun içine beni.
    belki ben çok büyütüyorum. belki aslında o kadar da çok sevmemiştim seni. kaldıramadığım sadece birden böyle yüzüstü kalakalmak belki de. neler düşünüp neler söylerken birden hepsini susmak zorunda kalmak..
    "gidenlerin ardında bıraktıkları boşluk neden sanki her zaman varlıklarında doldurduklarından daha büyük oluyor?"
    bilmiyorum.
    nasıl bu noktaya geldik onu da bilemiyorum.
    seni görmezden mi gelmeliyim, yoksa aklımda senden başka bir şey olamadığını kabul edip aklımdakileri yazmaya devam mı etmeliyim?
    söyledikleri gibi aslında kimseye laf sokmaya hakkım yok. herkes kendi duyguları içinde kendi zorunluluklarını yaşıyor. ve yine söyledikleri gibi anlamak nefret etmeyi imkansız kılıyor.
    yine de yazmak istiyorum. yazmak hasta mı eder beni yoksa artık kurtulur muyum senden bilmiyorum. ama bu işte..
    eski hayatıma dönmeye çalışıyorum. annemin karnından seninle doğmadım sonuçta. ama sokağa çıktığımda kaybolmuş gibi oluyorum. otobüse bindiğimde boğazımda sürekli bir düğüm. cep telefonu elimde duruyor ama artık ne işe yarayacağını kavrayamıyorum. önceden ne yapardım ben bununla acaba.
    filmler aldım. hepsi duruyor yatağın üstünde. sinemaya gitsem biliyorum yanımdaki koltuk daha çok üzecek beni.
    senden önce yaptığımı hatırladığım bir şey var, yazmak. ama o da senden başkasına çıkmıyor artık.
    ben meyilliydim zaten. yani üzülmeye, büyütmeye, böyle şeylere.. şimdi yeni bir fırsat çıktı belki de.

    şimdi bir yabancısın. bunu kabul etmek çok da zor olmamalı. ben bir yabancı değil miydim sanki sana bunca zaman boyunca?
    ağır gelen çok şey var aslında. ama bunları söylemeye hakkım yok.
    aldanmış olsam da. saflığıma yanmak zorunda olsam da. ve kabullenmek istemediğim bir sürü durumun içinde olsam da, artık yakınmaya hakkım yok.
    seni merak etmemeliyim mesela. sen artık kendi yaşamın içinde, kendi mutluluklarını yaşıyorsun. bunu sana çok görmemeliyim. dediği gibi dostun ben artık kendi derdime yanmalıyım ve toparlanmalıyım.
    işimi buldum, evimi tutuyorum. tam da beynimin ikiye yarıldığı, uykunun çatlayan başıma bir türlü girmediği, uyuşamadığım, unutamadığım, ağlamanın her türlüsüyle tanıştığım ve her şeyin bittiği o gecenin ardında oldu bunlar. sen çıktın. bir yanım yıkıldı, ama bir yanım yeniden kuruldu.
    sanki böyle olması gerekiyordu. benim daha fazla salak rolünü üstlenmemem gerekiyordu. yeni sayfanın böyle açılması gerekiyordu. hayırlı olsun, sana da bana da yeni yaşamlarımız..
    ve bu da sana yazacağım son şey olsun.......

  2. #2
    Azeri.net Sevdalısı
    Üyelik tarihi
    Jan 2007
    Mesajlar
    2.201
    Artık geçti. Ben başka limanlara gidiyorum sevdiğim. Çok bekledim seni burda. Çok hayaller kurdum ikimiz adına. Ama geçti.

    Bilmedik bakışların için. Sözlerin için. Bir bardak kahve için. Birlikte geçireceğimiz günler, şaşkın birlikteliğimiz için. Hüznün için. Olmayışın, yokluğun veya varlığın için. Yani senin için yaptığım herşey bitti.

    Teşekkür edemeyeceğim ama yine de güzeldi. Hayatımın bir kısmı senindi. Bir sonuca bağlanamadı. Tam sonunu yazacakken belki, belki defalarca geliştirecekken hikayemizi, çok çok uzun bir girişten sonra tükendi.

    Son sözlerim bunlar. En fazla bir kaç mektup daha yazarım sana. En fazla bir kaç mektup daha koyarım şişeler içine. En fazla bir kaç damla daha sıkarım kalbimi. Sonra zikzakları kalmaz çizgimizin. Yatayda dümdüz devam eder.

    İşin garibi ne biliyor musun? Öyle acemiyim ki sensiz. O kadar çok acemiyim ki. Ne kalemim birkaç cümle yazabiliyor, ne de başka birşeylerin hayalini kurabiliyorum. Hayatım nasıl olacak öyle merak ediyorum ki.

    18.05.2004

  3. #3
    Azeri.net Sevdalısı
    Üyelik tarihi
    Jan 2007
    Mesajlar
    2.201
    özlem

    --------------------------------------------------------------------------------

    geçisinle yollardan hızlıca kalkan kuru yapraklar bu yaz sabahında bile aklıma gelebiliyor.
    güneşin beyaz üstünde duruşu kadar parlaktın. hiç bir rengi emmedin hep yansıttın.
    bir uçurum kenarında dengesini sağlamaya çalışıyordu sanki ay. itsen gece karanlık, çeksen sen vardın.
    kokun 3 yüzyıl hatırlanır senden uzakta. ve geldiğinde yine ilk günki halini alır. üç yüzyıl kandırsam da kendimi.
    ben şimdi yine toprağın çatlakları arasındayım. aklımın kırıkları gölgesini düşürüyor dakikalarıma.
    umudun, bir dal yeşil değil, kendi başına bir ormandı. sesin başka tüm seslerin zamiri.
    uzaktasın. kavanozda bir zeytin tanesinin yalnızlığı bendeki. rengimin önemi yok..

    23.07.2004

  4. #4
    Senior Member
    Üyelik tarihi
    Jan 2007
    Yer
    Türkiye Cumhuriyeti.
    Mesajlar
    263
    ARILIKLARIN EN ACISINI YİNE BEN YAŞADIM DİYE DÜŞÜNÜYORUM.
    BUNDAN 4-5 SENE EVVEL OTOBÜS TERMİNALINDA UĞURLADIĞIM SEVDİĞİMDEN BİRDAHA HİÇ HABER ALAMADIM...........

  5. #5
    Azeri.net Sevdalısı
    Üyelik tarihi
    Jan 2007
    Mesajlar
    2.201
    Bundan bir süre önce, bir ömür boyu ayrılığı yaşadım.
    Ve yalnızlığı...

    Ayrılığın ve yalnızlığın bir başka boyutunu ama çok önemli bir boyutunu gördüm.

    Yaşadıklarım, hissettiklerim -ki bunu yaşamak ve hissetmek istememiştim; ama oldu- bana öylesine kapılar açtı ki, hayata, insanlara, dünyaya velhasıl herşeye yeniden yeni bir yorumla bakmak zorunda kaldım.

    Ölüm bildiğimiz gibi değil aslında...

    Yalnızlık bildiğimiz gibi değil.

    Ayrılık da...

    Bütün bunlar ve herşey, gidildikçe gidilmesi gereken ve öğrenip anlamakta sonu olmayan gerçekler.


    . . .


    Hep böyle oluyor.

    Yeni bir şey yaşıyor ve dehşete kapılıyorum.

    Yaşadığım şeyin yaşanılacak son nokta olduğu vehmi kaplıyor.

    Dehşet haliyle beraber bu vehim bir müddet sürüyor.

    Bir basamak yukarı çıkıyorum.

    Alışıyorum.

    Ve yeni dehşetler, yeni vehimler...

    Şairin dediği gibi:

    "İlk ve son nokta nerede?"

  6. #6
    Azeri.net Sevdalısı
    Üyelik tarihi
    Jan 2007
    Mesajlar
    2.201
    Alıntı zafercan Nickli Üyeden Alıntı
    ARILIKLARIN EN ACISINI YİNE BEN YAŞADIM DİYE DÜŞÜNÜYORUM.
    BUNDAN 4-5 SENE EVVEL OTOBÜS TERMİNALINDA UĞURLADIĞIM SEVDİĞİMDEN BİRDAHA HİÇ HABER ALAMADIM...........
    her ayrılan en büyük acıyı kendinin yaşadıgını düşünür..ayrılıklar bir acılarda bir.. atlatıp atlatamamak kişinin kendi iç dünyasında alakalı bence..

  7. #7
    Moderator
    Üyelik tarihi
    Dec 2006
    Mesajlar
    2.721
    ayriliq pamuk olsa yine acidir, bu dunyada ayriliqdan beter ne var

  8. #8
    Azeri.net Sevdalısı
    Üyelik tarihi
    Jan 2007
    Mesajlar
    2.201
    Her ayrılıklar giderken yüklerini bırakırda gider.ağırdır taşımak bunları.
    Yaşam öylesine ağırlığıncada binerki bunların üstüne.Bunları yüklenecek ruhunda yorgun düşer.
    Giden rahatmıdır sanırsın.Her ayrılık tez geçsede bin hatıralırını da getirmezmi yanında.
    Kalan hep tek yaşadığını sanar bunları.Oysaki aşk iki kişinin yaşattığı duygular değilmidir.
    Eğer giden tek başına veyanında hiç bir şey getirmediyse zaten ona yanmakta anlamsız değilmidir?

  9. #9
    Azeri.net Sevdalısı
    Üyelik tarihi
    Jan 2007
    Mesajlar
    2.201
    Ayrılığın mektubu bu sevdiğim, sana son yazışım, son haykırışım.
    Ayrılığın mektubu bu sevdiğim senin elin olduğun gündür.....


    Ne acı bir yakarış ve ne acı böyle bir sonu yaşayış...Ama mektuplar hiç bitmez yazmalar da şahısların adı değişir sadece.. en güzel hakedene yazılar olsun ve haykırışlarda mutluluk.....

  10. #10
    Azeri.net Sevdalısı
    Üyelik tarihi
    Jan 2007
    Mesajlar
    2.201
    Adam Akilli Bir Yerdeymişiz
    Adam Akillida Içmişiz
    çimen Yeşilliğince
    Kendini Anlatmişsin
    Ben Ise,
    üç Beş Satirda Seni
    Konuşur Gibi Hala
    Susuvermişsin
    Ilk Ellerini Anlatmişim Küçük,
    Sonra Sicak Bildiğim Yüreğini,
    Vede
    Yitip Giden Gözlerini
    Beklenmedik Zamanda.

    ayrılıklar ne kadar acı olursa olsun mutlaka bir gün külleniyor..dünya kimsenin üzerine kurulu değil..özellikle ki kadınların bu konuda daha güçlü olması gerekiyor..bir yerde kaderci..bir yerdede kadere hükmetmesini bilmeli..
    kadın dediğin güçlü olmalı bir olayın etkisi 3 gün sürmeli..ve ne varsa içinde yaşamalı..düştüğü anda kalkmalı ve hep kuyruğu dik gezmeli..
    bence bu durumda yas değil..hayatta ne yasadığınız önemlidir..
    ne sevgiler gördüm ben ne asklar büyük hayallerle süslenip hayal kırıklıklarıyla son bulan..ama insanoğlu geçiyor önemli olan insanın kendisinde o gücü bulması ve herşeyden önce kendine olan özgüven..sonra gerisi geliyo ve hiç yaşanmamış bir hyal gibi..ve dünü unutmalı yoksa yarınlar hiç yaşanmaz hale gelir..duygusalın ve yaşamısın gözüyle

Sayfa 1/2 12 SonSon

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.1 ©2011, Crawlability, Inc.