Sayfa 3/6 İlkİlk 12345 ... SonSon
55 sonuçtan 21 ile 30 arası

EREVIZYON!!!

  1. #21
    Junior Member
    Üyelik tarihi
    May 2006
    Mesajlar
    23
    SEVGİLİ SUAY;

    Ermeniler'le sorunun olabilir. Eğer bu sorunun Karabağ meselesinden kaynaklanıyorsa haklısın. Bu işgale ben de onay vermiyor, karşı çıkıyorum.
    Sizi - Azeri tarafını - destekliyorum. Bu ERMENİSTAN'ın utancıdır. Fakat lütfen Ermeniler'e karşı çıkarken "vatanim" dediğin ülkenin insanlarını, Türkiye'nin Ermenilerini onlardan ayır. Onlara düşman olmak bize de bütün Türkiye'ye de düşman olmak demektir. Senden ricam eğer bir suç varsa, gerçek suçludan nefret etmen... Anlıyorum Türkiye'nin farklı yapısı size biraz tuhaf geliyor. Ama çok milletli bir ülke burası ... Anlamak biraz zaman alıyor fakat anlaynca da insan Türklük, Ermenilik, Kürtlük gibi şeyleri unutuyor, insan olmanın mutluluğuna varıyor. Bu duygunun yaşanabileceği ender ülkelerden biri burası... Bak sana, buna bir örnek olarak 25 Haziran 2006 tarihli Hürriyet gazetesinden bir haber yolluyorum . Hemen aşağıdaki forum mesajında... Saygılar...

  2. #22
    Junior Member
    Üyelik tarihi
    May 2006
    Mesajlar
    23
    Gökçeadalı Stelyo ile İzmitli Pelin

    Ersin KALKAN

    10 Haziran sabahı telefonum çaldı. Arayan dostum Stelyo’ydu. Beş dakika sonra buluştuk. Motosikletine yaslanmış beni bekliyordu. Hiçbir şey söylemeden elime üstünde ismimin yazılı olduğu iki zarf tutuşturup "Aç" dedi. "Nedir" diye sordum. "Sürprizdir" dedi. İlkini açtım, baktım. İkiye katlanmış bir kart, kartın kapağında 18. yüzyıl başlarından kalma olduğu anlaşılan bir gravür. Galata’nın sırtlarından İstanbul’u betimleyen gravürde, Tarihi Yarımada resmedilmişti. Kapağa bakınca, bir kitap ya da bir kent etkinliğinin davetiyesi sandım.

    Ama şunlar yazıyordu: "İstanbul’da başlayıp İstanbul’da devam edecek olan bir çağ masalı daha yazılıyor. Aşkın evrensel ezgisi eşliğinde, bir kez daha buluşuyor, kültürler, diller, dinler, hayatlar... Tüm dostları, nikah törenimizde yanımızda görmek istiyoruz. İmza: Pelin ve Stelyo. Beyoğlu Evlendirme Dairesi, 17 Haziran 2006..."

    İkinci kartta Yunan alfabesiyle yazılmıştı adım. "Bu diğerinin Rumcası mı" diye sordum Stelyo’ya. "Hayır bu Vula’nın davetiyesi" dedi. Benim en eski arkadaşlarımdan biri olan Vula yani. Stelyo’nun sevgili ablası. İki kardeş aynı gün evleniyorlardı.

    İmam nikahı ile kına gecesinde bulunamadım ama Pelin ile Stelyo’nun ve Vula ile Yorgo’nun düğününe gittim. Bir gazeteci olarak değil bir dost olarak. Düğünün en güzel saatiydi. Marmara’nın doğusundan ay yükseliyordu. Pelin’le Stelyo, ay ışığının ve arkada yükselen Sultanahmet ve Ayasofya’nın ışıklı siluetinin önünde tango yapıyordu. Düğüne hoş geldiniz...

    Patrikhane avlusunda başörtülü türbanlı, ıstavrozlu davetliler papazlar ve bir de imam

    17 Haziran günü hafifçe esen rüzgar, ipekten bir dalga gibi çarpıyordu insanların yüzüne. Güzel bir İstanbul günüydü. Resmi nikah saat 14.00’te Beyoğlu Evlendirme Dairesi’nde yapıldı. Vula ile Yorgo’nun nikahları daha önce yapıldığı için onlar törende yoktu. Ama her iki taraftan çok sayıda aile mensubu oradaydı. Nikah salonunun koridorlarında telaşlı ve neşeli Rumca ve Türkçe sözcükler uçuşuyor, farklı kültürden insanlar hiç kendilerini kasmadan birbiriyle kucaklaşıyordu.

    Nikahın ardından Stelyo kulağıma eğilip, "Az sayıda arkadaşımla bizim evde damat tıraşı yapacağız. Sen de gel" dedi. Yarım saat sonra Beyoğlu’nun eski, güzel apartmanlarından birinin beşinci katındaydık.

    Yunanistan’dan iki müzisyen arkadaşı, birkaç yakın akraba ile Stelyo’nun damat tıraşı için bir araya gelmiştik. Masada Yeni Rakı ile Girit’in o meşhur boğma rakısı vardı. Ádet olduğu üzere kadehlerimizi doldurup damat ve gelinin şerefine kaldırdık. Sonra buzukinin nağmeleri girdi devreye. Salonun ortasına bir sandalye koyuldu, damat oturtuldu ve tıraş başladı. Tek eksiğimiz bir berber ve usturaydı. Tabii bir de eski usul tıraş fırçası ve sabunu.

    Misafirlerden biri banyodan bir tıraş köpüğü getirdi. İlk köpüğü kulak memelerine sıktı damadın. "Evlilik ciddi bir iştir, sakın unutma. Bu senin kulağına küpe olsun" dedi. Sonra ikinci köpüğü tam alnına oturtarak, "Çocuklarına ve karına her zaman sahip çıkarsan alnın böyle ak kalacak" diye sürdürdü mizanseni. "İyi bir erkek gücüne rağmen yüzü yumuşak olandır" diyerek son köpüğü yanaklarına sürdü. Ve beni işaret ederek, gel tıraşı başlat dedi.

    KIVRAK HAVALARLAKİLİSE AVLUSUNA GİRDİK

    Aslında Stelyo, sinek kaydı bir yüzle oturmuştu sandalyeye. Bana sadece bir bıçağın tersiyle yüzündeki köpükleri almak kaldı. Eğlence ve oyun faslı uzun sürmedi. Çünkü saat 17.00’de Patrikhane’deki dini tören başlıyordu.

    Patrikhane’nin avlusu davetlilerle doluydu. Başörtülüler, türbanlılar, boynunda ıstavroz taşıyanlar, papazlar, ladini olanlar oradaydı. Pelin-Stelyo ve Vula-Yorgo çiftinin dini nikahları birlikte kıyılacaktı. Patrikhane’nin sokağından müzisyenlerin eşliğinde Yorgo ile Stelyo göründü. Sokakta kıvrak havalar çalan müzisyenler, kilisenin avlusuna girince ağır havalara geçtiler. Müzik bitti ve damatlar Aya Yorgi Kilisesi’nin hemen önünde vaziyet alarak gelinleri beklemeye koyuldu.

    Birazdan kapıdan babalarının kollarına girmiş iki gelin göründü. Damatlar eğilip babaların elini öperek kızların duvağını açtı ve yanaklarına (dudaklarına değil çünkü burası bir Ortodoks kilisesi) birer buse kondurdu.

    Kilise nikahı bizdeki dini nikah gibi şipşak bitmiyor. Uzun uzun ilahiler okunuyor, ritüeller birbiri peşi sıra geliyor, tam bir ayin havasında geçiyor. Nikahın sürprizlerinden biri de imam nikahını kıyan imamın orada olmasıydı. Stelyo, "Hocam arzu ederseniz, kilisedeki nikahımıza buyurun" demiş çekinerek. "Hay hay" demiş alim din adamı. "Bugüne kadar hiç Hıristiyan nikahı görmedim, benim için iyi bir tecrübe olur" diyerek kabul etmiş. Kenarda durup pür dikkat izledi töreni. Bir ara avluda karşılaşıp sohbet ettik. "Herkesin dini kendine muhterem" diyerek başladı söze ve şunları söyledi: "Tarih bize ırkların, dinlerin, dillerin sevdayı engelleyemediğini gösterdi. Şimdi bu çocuklar evlenmek istiyor. Hayır, siz ayrı dinlerdensiniz, kavuşamazsınız dersek Ortaçağ’ın melunlarına döneriz. Allah zorlaştıranı değil, kolaylaştıranı sever..."

    BU TANGO İÇİN İKİAYDIR ÇALIŞIYORLARDI

    Gün batımına doğru Armada Otel’in terasında toplandık. Akordeoncu Muammer Ketencoğlu, grubuyla sahnede. 77 yaşındaki Domna Samiu, eski türküleri öğrettiği öğrencisinin düğününde o türküleri parlatmak için ta Atina’dan kalkıp gelmişti. Buzuki Orhan da oradaydı.

    Önce tango çaldı orkestra. Pelin ile Stelyo, iki aydır birlikte çalışmışlar bu geceki tangonun eksiksiz olması için. Öyle de oldu. Mükemmeldi. Sonra zeybek oynadılar, sonra da sirtaki.

    O gece Cankurtaran’ın semalarına birbirine kardeş şarkılar, sesler, nefesler yükseldi. Halaylar çekildi hep birlikte, amaneler, gazeller okundu, çiftetelliler oynandı. Bir barış, aşk ve güzellik masalı yaşandı...

    Dans bitti kalabalığa karışıp kayboldu

    Stelyo, Gökçeadalı Rum bir ailenin çocuğu. Yorgo ve Stella Berber çiftinin ikinci çocukları olarak 1974’te İstanbul’da doğuyor. Beyoğlu’nda Zoğrafyan’dan mezun olduktan sonra Atina’da okuyan ablası Vula’nın yanına gidiyor. Sınavlara giriyor ve Pire Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nü kazanıyor. Mezun olunca tekrar memleketine, Türkiye’ye dönüyor.

    Ekonomi okumuş ama aklı fikri müzikte. 7-8 yaşlarından beri de kiliselerdeki ilahi korolarında muganni olarak şarkı söylüyor. Üniversite yıllarında ise bir müzik topluluğuna katılarak bütün Yunanistan’ı geziyor. Yunanistan dönüşü, akordeoncu Muammer Ketencoğlu ile tanışıyor, grubuna giriyor. Bu arada bir şirket kurup turizm ve ticarete başlasa da müzik, hep hayatının merkezinde oluyor. Ketencoğlu ile 1999’da İstanbul’da Babylon’da verdikleri bir konserde de büyük hikaye başlıyor...

    "Aşağıda dans eden gruba bakıyordum. Birden gözlerim kamaştı. Önce sahne ışıklarından sandım. Oysa ışıklar yukarıdaydı. Bir kızdan yayılıyordu. İndim ve elinden tutup sahneye çıkardım. Biraz şaşkın ve mahcup, neye uğradığını anlayamadan benimle dans etmeye başladı. Nasıl güzel dans ediyordu! Kendimi kaybettim. Dans faslı bitince aşağı indi ve kalabalığın arasından mekánı terk etti. Şarkının, son dörtlüğünü okuyordum. Bitirdim, sahneden deli gibi inip Asmalımescit’e çıktım. Aradım, aradım ama bulamadım. Üzerimde sahne kıyafetleri vardı. Bir beyaz gömlek, bir kuşak ve bir siyah pantolon. Ararken o kadar uzağa gitmişim ki, kendimi Galata’da buldum. Ansızın bir yağmur başladı. Babylon’a vardığımda gömlek üzerime yapışmıştı. Sahneye tekrar çıkıp sırılsıklam son şarkıyı söyledim. Kendi kendime söyleniyordum. Nereden çıktı şimdi bu Külkedisi hikayesi..."

    Stelyo’nun o akşam gözünü alan kızın adı Pelin Suer. 1978’de İzmit’te doğuyor. Saime Hanım’la Arif Bey’in en küçük çocuğu. Liseyi İzmit’te bitirip sınavlara giriyor, Stelyo’nun kapısından döndüğü İTÜ Türk Müziği Konservatuvarı’na giriyor. Pera Güzel Sanatlar’da da dans dersleri alıyor. Çeşitli topluluklarda hem dans edip hem şarkı söylüyor.

    Babylon’daki o akşamın ardından iki yıl geçiyor. 2001’in Şubatı’nda bir gün Muammer Ketencoğlu, Stelyo’ya "Bir kız var rebetiko söylüyor. Bir yandan da Rumca öğreniyor. Ama aksanı biraz bozuk. Sen ona yardım eder misin?" diyor. Stelyo filoloji okuyan ablası Vula’nın yardım için daha uygun olacağını düşünüyor. Ama Ketencoğlu, "Bu kız müzisyen. Önce sen de bir tanı" diye ısrar ediyor.

    O günlerde başı çok sıkışık olan Stelyo, oflayıp puflayarak buluşma saatinde Ketencoğlu’nun stüdyosuna geliyor. Kızı görünce ağzından sadece uzunca bir "Aaahhh" duyuluyor. Gelen kız, iki yıldır unutamadığı Pelin çıkıyor...

    BİLGE İMAM İLEPATRİK’İN KARARI

    Kısa sürede "Saga poli" diye seni seviyorum mesajları atacak kadar aşık oluyorlar birbirlerine. Aradan yıllar geçiyor. Sonunda evlenmeye karar veriyorlar. Ama Stelyo bir Hıristiyan, Pelin de Müslüman. Stelyo’nun üzerinde yaşadığı cemaatin baskısı var: "Bu ülkede zaten bin küsur kişi kaldık. Bir Rum kızıyla evlenmelisin!" Pelin için durum daha da zor.

    Direniyorlar. Ve dört yılın sonunda herkesi ikna etmeyi başarıyorlar. Düğün gününe bir hafta kala Pelin’in ailesi, "İyi de geleneklerimiz var. İmam nikahı, kına gecesi gibi..." diyor. "Tamam" diyor Stelyo, ne gerekiyorsa yapalım. Fakat, tüm aramalara rağmen bu nikahı kıyacak bir imam bulunmuyor.

    İmamlardan biri, "Çocuk sünnet olmuş mu" diye soruyor. Öteki, "Erkek Müslüman olsaydı da kız Hıristiyan kalmakta ısrar etseydi bu nikahı kıyardım" diye geri çekiliyor. Sonunda bilge bir din adamı buluyorlar. Son imam diyor ki, "Ne olacak, Fatih Sultan Mehmed’in annesi de Hıristiyan’dı. Hıristiyan doğdu, Hıristiyan öldü. Ama bir Fatih doğurdu." Ve imam nikahı kıyılıyor. Kına gecesi yapılıyor.

    İş kalıyor kilise nikahına. Episkoposlar, papazlar toplanıp günlerce tartışıyor. Patrik Bartholomeos, bütün tartışmaları oturduğu yerden sessizce dinliyor. Ve nikaha birkaç gün kala, asasını üç kez yere vurup ruhbanları susturuyor. "Gönül ferman dinlemez" diyerek, sözü bağlıyor.

    Kim bilir belki de bu kararı alırken Patrik, büyük şair Hacopulos’un o çok sevdiği şiirini hatırlıyor: "Hayat serin bir nefes, ipekten bir dalgadır / Rüzgar bildiği gibi, istediği gibi sürüklesin..."

    25 Haziran 2006 - Hürriyet

  3. #23
    Junior Member
    Üyelik tarihi
    May 2006
    Mesajlar
    9
    [





    TEK SANCAK AY YILDIZ!





  4. #24
    Junior Member
    Üyelik tarihi
    May 2006
    Yer
    kas ki Baki olardi!!!
    Mesajlar
    15

    etiraflar

    Selam comic!
    Dogru bir az gec cevab yaziyorum, ama simdi zaman bula bildim,gecelim konuya:
    Siz beni dogru anlamadiniz!!! :!: Ben katiyyen size katilmiyorum!!! Onlara dusman olmak Turkiyeye katiyyen dusman olmaq demek deyildir!!! Ola bilir Azerbaycanda da ermeniler cok, ama onlara bir söz deyilince bize de gelmiyo ki o sözler!!! Onlar zavalli bir halk, ve orda burda yasiyolar. Onlarin Turkiyede ve ya Azerbaycanda yasamalari neyi deyisistirir ki : Ben de yillardir basqa bir ulkede yasiyorum, bu o anlama gelmez ki ben o ulkedenim!!!
    Ben TURKUM; AZERBAYCAN TURKUYUM!!!
    sayqilarla!
    YASASIN VETEN,
    QIRILSIN DUSMEN
    AZERBAYCANA ESQ OLSUN!!!!!!!!!!

  5. #25
    Junior Member
    Üyelik tarihi
    Aug 2006
    Mesajlar
    5
    türkün ve ermenilere asla oy vermem...
    [

  6. #26
    Junior Member
    Üyelik tarihi
    May 2006
    Mesajlar
    23

    Suay'a Cevap 2:

    SUAY'A CEVAP 2:

    Sevgili Suay;

    Eğer yüzyıllardır burada yaşayan, aynı sokaklarda dolaşıp aynı apartmanlarda yaşadığımız, bu toprakların kültürünü paylaşan, bu ülkenin vatandaşı olan insanlar Türkiye değilse kim bu Türkiye? Ermeniler de, kökeni Türk olan vatandaşlarımız gibi, kökeni Kürt, Musevi olan vatandaşlarımız gibi bu kültürü belirleyen ve bu kültürden etkilenen insanlar... Gel sen yine "ulusal dava"na, söz konusu ulusla, ırktan başka hiçbir bağı olmayan insanları karıştırma. Çünkü biz onlarız, onlar da biz. O yüzden sen yine "Milletin kötüsü olmaz, insanın kötüsü olur" sözünü tekrar düşün....
    Saygılar, selamlar...

  7. #27
    Junior Member
    Üyelik tarihi
    May 2006
    Yer
    kas ki Baki olardi!!!
    Mesajlar
    15
    Selam!
    Ilk kere olarak size katiliyorum! "Milletin kötusu olmaz, insanin kötusu olur". Gercekten de dogru söz!!! Ama inan kardesim eyer sen onlarin yaptiklarinin videosuna baksan benim ne demek istediyimi anlarsin! Video diyorum cunki elde kanitlar var! Qazetecimiz elinde kamerayi cekerken arkadan vurulup ölduruldu!!! Arkadan kim vurar söylesene! Tabii ki namert! O kadar arkadasim var ki, o soykirim gecesi kendilerini guc bela ile kurtarip kacmislar kendi yurtlarindan! Siz bu ne demek bilirmisiniz hic??? Farz et yillardir ayni mahallede yasadigin,sofrada ayni oturdugun,bayramlari bir gecirdiyin insanlar 3 gun önceden sana mektub yolluyorlar! Eyer 3gun icinde cikip gitmezsen kötu olur diyolar, o insanlar ki sofrada bir oturmussun, ayni mahallede yasamissin, sen de aldirmiyosun, hem aldirsan ne olur 3 gun neye yeter??? zaman dolunca tanklarla sehere giriyorlar, otobuslere bombalar koyuyorlar, önune geleni ölduruyorlar, nasil yaptiklarini demek istemiyorum, cunki biliyorum ki yureyinizin agrisindan nefes alamiycaksiniz! Inan olmus hikaye bu! Arkadasimin babasi bomba koyulan otobusun icindeydi! Siz bu ne demek bilirmisiniz??? Ailenle huzur icinde yasadigin halde birden ayaginda ayakkabi bile olmadan kacmanin ne demek oldugunu bilirmisiniz???? Simdi siz bana onlarin da Turkler gibi yasamaga da hakki oldugunu kafama yedirtmek istiyomusunuz??? Kardesim ben bu tarihi o kadar okudum ki, o seylerin o kadar sahidi oldum ki, gel sen bana hayat dersi verme! Bir sey de demek isterim ki VATAN diye bir sey vardir!!!!!
    Benim VATANIM AZERBAYCANDIR!!!!
    Benim VATANIM TURKIYEDIR!!!!
    Gerisi ise HIC ama HIC umrumda deyildir!!!
    Sayqilarimla.........
    YASASIN VETEN,
    QIRILSIN DUSMEN
    AZERBAYCANA ESQ OLSUN!!!!!!!!!!

  8. #28
    Junior Member
    Üyelik tarihi
    May 2006
    Mesajlar
    23

    Suay'a Cevap

    Sevgili Suay;

    Kusuruma bakma, bu sefer cevabı çok geciktirdim.

    Anlattığın olayların hepsi çok hazin, çok üzücü. Bunların faillerine öfke duymakta haklısın. Ama şunu sorabilir miyim; Türkiye'de doğmuş, büyümüş, yaşamış, Türkiye vatandaşı olan, Ermenistan'la isimlerinden başka bir bağı olmayan insanların bunlarla ne ilgisi var? Onlar işgale mi karıştılar? Burada eylem yapıp anlattığın olaylara destek mi verdiler? Buradan onlara yardım için para desteği mi yaptılar? Bunların hiçbirini yapmadıkları halde neden nefrete maruz kalıyorlar? Şunu anlayın Türk kültürünün içinde yetişmiş bir insan diğer uluslara karşı nasıl sevgi ve barış duygularıyla dolu olabilirse onlar da öyleler. Onlar Ermenistan'a değil Türkiye Cumhuriyeti'ne aitler. Buranın kültürünü paylaşan herhangi birine yapılacak övgü de yergi de, biz Türk kökenli olanlara da ya da Kürt, Rum, Musevi kökenli olanlara da yapılmış demektir. Çünkü biz onlarla birlikte yetiştik onlarla birlikte öleceğiz. Ve hep onlarla birlikte yaşayacağız. Tekrarlamakta fayda var: BİZ ONLARIZ, ONLAR DA BİZ.

    Saygılar...

    T

  9. #29
    Senior Member
    Üyelik tarihi
    Jun 2005
    Yer
    AZERBAYCAN / BAKU
    Mesajlar
    524
    bir dakika. Turkiyede ermenimi yawiyor? neden ermeniler turklere, azerilere imkan vermir Ermenistanda yawamaga, amma Turkiyede ermeniler yawamakdadir? Neden?inanmiyorum ki, bu oylari tekce ermeniler gonderdi. ne demek isteyirsiz, Turkiyede o kadar cokmu ermeni yawiyor?
    Bu dunyada sevme, sevsende deli etme, cunku seven sevilmez, sevilende qiymet bilmez.

  10. #30
    Junior Member
    Üyelik tarihi
    May 2006
    Yer
    kas ki Baki olardi!!!
    Mesajlar
    15
    Herkese selamlar.....
    Bazi yalnisliklardan dolayi bu sayta girmeyordum...
    Neyse ben konuya girmek istiyorum....
    Kardesim sen galiba beni anlamiyorsun.....Ama ben seni anliyorum...Cunki her kesin kendi dusuncesi vardir ve ben de buna sayqi duyuyorum...Ama o dediklerinin hic biri fikrimi deyisdiricek deyildir!!!!
    Son sözum de odur ki BIZ ONLARIZ ONLAR DA BIZ sözune beni katiyyen katma.. :!: :!: :!:
    Sayqilarla.......
    YASASIN VETEN,
    QIRILSIN DUSMEN
    AZERBAYCANA ESQ OLSUN!!!!!!!!!!

Sayfa 3/6 İlkİlk 12345 ... SonSon

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.1 ©2011, Crawlability, Inc.