Ermeniler, Ortaçağlardan başlayarak binbeşyüz yıllık dönem içerisinde ara sıra devlet kurmaya teşebbüs göstermişlerse de, bunu yapmayı başaramamışlardı. 20.yüzyılda Birinci Cihan Savaşı ve Çarlık Rusyası’nın dağılması ile Sovyet İmparatorluğu’nun kurulması onlara isteklerini gerçekleştirme şansı vermişti.

Ermeni keşişi T.Geğemyants “Ermeni Harekatı Tarihi” kitabında (1) Ermenilerin kurtuluş harekatı tarihinin Grigoryen kilisesi başkanlığında Ermenilerin tek merkezden yönetildikleri zamandan başladığını yazmaktaydı. “Roma papasının Katolik misyonerleri dahil, Doğuya el uzatmaya çalışan Avrupalılar, 16.-17. yüzyıllarda Kilikiya’dan İran’a göç ederek, buralarda oturan Ermenilerin de dini duygularını alevlendirdiler”, diye gösteriyorlardı.(2)

Dini misyonerler Avrupa’dan gönderilen paralar ile Doğu memleketlerinde oturan Ermeniler için ödemesiz hastaneler, okullar açıyor, basımevleri kuruyor, gizli örgütler yaratıyor ve onların aracılığıyla sade insanlardan ve din adamlarından birçoğunu etkisi altına alıyorlardı. “Amaçları ise, Ermeniler dahil, Doğunun Hıristiyanlarını papanın etkisi altına geçirmek ve bundan yararlanarak Avrupa devletlerinin ellerini İslam memleketlerinin kıblegâhı üzerine koymak” idi.(3)

Belli olduğu üzere, 17.-18. yüzyıllardan başlayarak, Avrupa devletleri Osmanlı İmparatorluğu ve Safevi devleti başta olmak üzere Orta Doğunun İslam devletlerinin topraklarını ele geçirmek için aktif bir yayılmacılık politikası izlemeye başlarlar. Bu yerlerin iç işlerine karışmak için onlar bu bölgede oturan Hıristiyanların, özellikle Ermenilerin yardımına güveniyorlardı. Hıristiyanlara yardım konusu onlar için bir araç olmuştu.

Bu amacın gerçekleştirilmesi işinde yayılmacı devletler olarak bilinen İngiltere, Fransa ve Çarlık Rusyası çok aktif olmuşlardı.

18.yüzyıldan başlayarak tüm Kafkasya’yı ele geçirmek amacıyla geniş askeri faaliyette bulunan Çarlık Rusyası 19.yüzyılın birinci yarısında bu amacına ulaşabilmişti.

1812 tarihinde başlayan Rus-İran savaşı 12 Ekim 1813 tarihli Gülüstan anlaşmasının imzalanması ile sona ermişti. Bu anlaşmaya göre, Bakü, Gence, Şirvan, Guba, Karabağ, Şeki ve Talış hanlıkları Rusya İmparatorluğu topraklarına katılıyor, bununla da bir bütün olan Azerbaycan iki bölgeye parçalanıyordu.

İran bir türlü buna katılamıyor, Rusya ise tüm Güney Kafkasya’nın tek sahibi olma iddiasından vazgeçemiyordu. Bundan dolayı İran ile Rusya Temmuz 1826 tarihinde tekrar savaşa başlar. Savaş sırasında Rus ordusu Azerbaycan’ın Güney topraklarına sokularak, Tebriz, Urmiye ve Erdebil’i ele geçirirler. Durumun ağırlığından dolayı İran, 10 Şubat 1828 tarihinde Tebriz civarında bulunan Türkmençay köyünde Rusya ile ağır şartlara dayanan barış anlaşması imzalamak zorunda kalıyor. Bu anlaşmaya göre, savaş sırasında ele geçirilen Erivan ve Nahçıvan hanlıkları Rusya’ya verilir.

“Kafkasya Arkeografi Kurulu Aktları” adlı topludaki belgelerden, Rusya İmparatorluğunun Güney Kafkasya’yı istilasına kadar Azerbaycan hanlıklarında oturan Hıristiyan Ermeniler bu yerlerin nüfusunun çok az bir kısmını oluşturuyorlardı. Örneğin, Karabağ Hanlığı’nda oturan 12 bin aileden 2.500’ü, Şemahi Hanlığı’nda oturan 24 bin aileden 1.500’ü, Şeki Hanlığı topraklarında oturan 15.000 aileden ise sadece üçte biri Ermenilerden oluşmaktaydı.(4)

1826-1828 tarihleri arasındaki Rusya-İran savaşı sonucunda bu topraklara 8 binden fazla Ermeni ailesi (40.000 kişi), 1828-1829 tarihli Rus-Türk savaşı sonucunda ise Osmanlı İmparatorluğu’ndan 14 bin Ermeni ailesi (84.600 kişi) Güney Kafkasya’ya göç ettirilerek, Erivan, Nahçıvan ve Karabağ hanlıklarının topraklarında meskunlaştırılmışlardı.(5)

Rus ordusunun Kafkasya, İran ve Osmanlı İmparatorluğu’na saldırısına Ermeni milletinden olan general ve subaylar çok aktif katılıyorlardı. Ermeniler kendilerini Rus ordusunun komutanları A.P.Yermolov, İ.F.Paskeviç ve başkalarına güvenilir olduklarını göstererek, bunu Ermenilerin çıkarı için kullanıyorlardı. Ermeni milletinden olan V.Madatov, G.Lazarev, İ.Korganov, V.Bebudov, A.Arqutinski ve başka generaller bu tür işlerde özel bir aktiflik gösteriyorlardı.

Rus-İran savaşı sırasında Rus ordusunun baş komutanı General-Feldmareşal Graf İ.Paskeviç Mayıs 1827 tarihinde Ermeni G.Lazarev’i Sankt-Peterburg’tan alarak,Tebriz’e kale muhafızı görevine atamıştı. Bu haberi alınca, Azerbaycan Vilayeti hanlıklarında olan Ermeniler Tebriz’e yol alıp G.Lazarev’den, Rusya İmparatoruna Ermenilerin, “Çar hazretlerinin devletinde yaşamaya ve ölmeye çok sevinirlerdi!”, diye söylemesini rica ederler. Hoy Ermenileri ise, “Biz İran’ın ekmeğinden vazgeçerek, Rusya’nın otunu yemeye hazırız”, diyorlardı.(6)

24 Aralık 1829 tarihinde İ.Paskeviç’e detaylı rapor sunan G.Lazarev üç buçuk ay içinde 8.000’den fazla Ermeni ailesinin (40 bin kişi) Araz’ı geçerek, Rusya’nın yeni işgal ettiği Erivan, Nahçıvan ve Karabağ topraklarında meskunlaştırıldığını bildiriyordu.(7)

Rusya İmparatoru I. Nikolay 21 Mart 1828 tarihinde Ermenilerin Rusya karşısında “hizmetleri göz önünde bulundurularak, onların isteklerine uygun olarak Erivan ve Nahçıvan hanlıklarını içine alan bir “Ermeni Vilayeti” yaratılması üzerine ferman vermişti.” Yeni yaratılmış “Ermeni Vilayeti”nde Nisan 1829 ila Mayıs 1832 tarihleri içinde tahrir işleri yapılır. İ.Paskeviç’in emri ile bu işleri yöneten sivil müşavir İ.Şopen, tahrire dayanarak, “Rusya İmparatorluğuna Katıldığı Sırada Ermeni Vilayetinin Durumu”(8) adlı bir kitap hazırlar.

Bu kitap Ermeni kaynaklarına dayanarak ve Ermenilere “sevgi” ile yazılmış bir çalışma olmasına, yazarın özel bir gayretle bu yerlerin Ermenilerin eski toprakları olmasını kanıtlamak istemesine rağmen, bu kitaptaki yer adları, insanların sayısı ve başka bilgiler bu toprakların Rusya’nın işgaline kadar Azeri Türklerinin olduğunu kanıtlamaktadır.

Eski Erivan ve Nahçıvan hanlıkları topraklarında yaratılmış “Ermeni Vilayeti” Erivan ve Nahçıvan eyaletleri ve Ordubad dairesine (nahiyesine) taksim olunmuştu. Rusya’ya birleştirilmesi sırasında bu yerlerde üç şehir (Erivan, Nahçıvan ve Ordubad) ve 1.111 köy vardı. Rusya’nın işgali sırasında bu köylerin sadece 752-si meskun köy olmuştu. Meskunlaştırılmış köylerden 521 köy Erivan eyaletinde, 179 köy Nahçıvan eyaletinde, 52 köy ise Orbubad dairesinde (nahiyesinde) idi. Rus-İran savaşı sırasında 310 köy Erivan eyaletinde, 43 köy Nahçıvan eyaletinde, 6 köy ise Ordubad dairesinde (nahiyesinde) olmak üzere toplam 359 köy boş kalmış ve dağılmıştı.(9) Bu kitapta yer alan dağıtılmış köylerin listesinden, onların hepsinin Azeri Türklerinin köyleri olduğu anlaşılmaktadır.

Adı geçen kitapta ilgi çekici olanı, yazarın “Ermeni Vilayeti”nin Ermeni nüfusunu, göç ettirmeye kadar burada oturanlar ve Ruslar tarafından bu yerlere göç ettirilenler olarak iki kısma taksim etmesidir. İ.Şopen, tüm “Ermeni Vilayeti”nde göç ettirilmeye kadar 4.428 Ermeni ailesinin (25.151 kişi) olduğunu, bunlardan da 3.498 ailenin (20.073 kişi) Erivan eyaletinde, 530 ailenin (2.690 kişi) Nahçıvan eyaletinde, 400 ailenin (2.388 kişi) ise Ordubad dairesinde (nahiyesinde) oturduğunu yazmaktadır.(10)

1828-1829 tarihlerinde İran’dan “Ermeni Vilayeti”ne 6.496 Ermeni ailesi (35.560 kişi), 1830 tarihinde ise Osmanlı İmparatorluğundan 3.682 Ermeni ailesi (21.666 kişi) göç ettirilmişti. İran ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan üç yıl içinde toplam olarak 10.628 Ermeni ailesi (57.226 kişi) Rusya’nın yarattığı “Ermeni Vilayeti”ne göç ettirilmişti. Bundan dolayı bu vilayette Ermeni ailelerinin sayısı 15.059’a (82.377 kişi) ulaşmıştı.(11)

Bugün hiçbir Azerbaycan Türkünün kalmadığı eski Erivan hanlığının topraklarında yaratılmış “Ermeni Vilayeti”nde nüfusunun 1829-1832 tarihleri arasında tahrir bilgilerine göre, yerli nüfus içinde Azerbaycan Türkleri ailelerinin sayısı 9.196 (49.875 kişi), Ermeni ailelerinin sayısı ise 3.498 (20.073 kişi) dir.(12)

Rusların 1829-1832 tarihleri arasında göç ettirme politikasından sonra “Ermeni Vilayeti”ndeki ailelerin sayısı 31.201 (16.4450 kişi)’ye ulaşır. Bunlardan da 16.078 aile (81.749 kişi) Azerbaycan Türkleri ailesi, 15.059 aile (82.377 kişi) ise Ermeni ailesi idi.(13)

Güney Kafkasya’da Rusların himayesine girerek, bu topraklarda sayıları artan Ermeniler direnişlere başlar ve yerli nüfusa karşı toprak iddiaları ileri sürerler.

19.yüzyılın başlarında Güney Kafkasya’ya meskunlaştırılmış Ermenilerin bu yerlerdeki hareketlerini ve uyguladıkları politikayı iki aşamaya ayırmak mümkün. Birinci aşama, 19.yüzyılın 20-30’lu yıllarından aynı yüzyılın 80’li yıllarına kadar olan dönemi içine almaktadır. Bu dönemde onlar, bu topraklarda sayılarını çoğaltıp, Çar hükûmetinin onlara olan sıcak münasebetinden yararlanarak, kendilerini mazlum, fakat becerikli olduklarını sergileyerek, yerli insanlar arasında nüfuzlarını artırarak, ekonomik durumlarını iyileştirir ve yeni topraklar ele geçirirler. Bu işlerinde Çar hükûmeti Ermenilere her zaman yardımcı oluyordu.

Tabii, Ermenilerin Güney Kafkasya’da tutunabilmelerinin başlıca nedeni, Çarlık Rusya’sının bu yerlerde uyguladığı sömürgecilik ve Hıristiyanlaştırma politikası olmuştu. Rus Çarizminin ele geçirdiği bu yerlerde uyguladığı sömürgecilik ve Hıristiyanlaştırma politikasından söz eden N.İ.Şavrov “Güney Kafkasya’da Rusların Amacına Karşı Ortaya Çıkan Tehdit” adlı kitabında(14) şöyle yazıyordu “Güney Kafkasya’da istilacılık faaliyetimizi buralara Rusları değil, başka dinden olanları göç ettirerek başladık.

1826-1828 tarihleri arasında iki yıl devam eden savaş bittikten sonra, 1828 tarihinden başlayarak 1830 tarihine kadar İran’dan Güney Kafkasya’ya 40 binden fazla, Türkiye’den ise 84.600 Ermeni göç ettirilerek, onları Yelizavetpol (eski Gence-A.P.) ve Erivan guberniyalarının Ermeni nüfusunun çok az olduğu en iyi devlet topraklarında meskunlaştırdık”(15) demektedir.

N.Şavrov aynı zamanda Ermenileri meskunlaştırmak için devlet topraklarından 200 bin desyatinden (dönüm) fazla toprak ayrıldığını, Müslümanlardan ise 2 milyon rubleden fazla para ile özel topraklar alınarak, Ermenilere paylandığını yazmaktadır.(16)

Söylediğimiz gibi Ermeniler, eski Erivan ve Nahçıvan hanlıklarının arazisinin yanı sıra genellikle Yelizavetpol guberniyasında, Karabağın dağlık kesiminde ve Gökçe Gölü kıyılarında bulunan Yürekaçar yaylaklarında meskunlaştırılıyorlardı. N.Şavrov, resmî olarak göç ettirilen 124 bin Ermeninin yanı sıra 10 binlerce Ermeni ailesinin kendi başına Güney Kafkasya’ya yerleştiğini de bildirmektedir: “20. yüzyılın başlarında Güney Kafkasya’da oturan 1 milyon 300 bin Ermeninin 1 milyondan fazlası yerli nüfustan olmamış ve Rusya hükûmet makamları tarafından bu yerlere meskunlaştırılmışlardı”.(17)

Kafkasya’da Rusya’nın himayesi altında ayakta duran Ermeniler dün karşılarında kendilerini kul olarak gördükleri komşularına karşı toprak iddialarına başlar, Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğu bölgeleri ve Güney Kafkasya’nın Azerbaycan Türklerinin oturdukları topraklarda “Büyük Ermenistan” kurma hayallerini gerçekleştirmek için girişimlerde bulunurlar.

Batı Avrupa ülkeleri ve Rusya’nın devrimci hareketlerinin etkisi altında bulunan Ermeniler de 19.yüzyılın 80-90’lı yıllarında siyasi açıdan örgütlenmeye başlarlar.

1887 tarihinde bir grup Ermeni milliyetçisi tarafından Cenevre’de “Hınçak” (Çan), 1890 tarihinde de Tiflis’te aşırı milliyetçi Ermeni “Taşnaksütyun” (Birlik) adlı burjuva partileri kurulur.

Bu partiler Rusya’da ve Osmanlı İmparatorluğu’nda oturan Ermenilerin “tek umumi vatanı” –“Büyük Ermenistan”ı kurabilmesi gibi hayalci istekleri gerçekleştirme yolunu tutarlar. Onların 19. yüzyılın sonlarından başlayarak diğer milletlere, özellikle Türk soylu milletlere karşı yaptıkları kanlı cinayetlerin tarihte özel bir yeri vardır. Ermeni milliyetçi partilerinin, özellikle “Taşnaksütyun” partisinin terör ve dağıtıcı faaliyeti bütün Güney Kafkasya, Osmanlı İmparatorluğu’nun Anadolu ve Avrupa kısımları ile İran’ın Azerbaycan Türklerinin oturdukları yerleri içine alıyordu.

Ermeni milliyetçileri 19.yüzyılın 90’lı yıllarının sonlarında Osmanlı İmparatorluğu’nun Sasun ve diğer vilayetlerinde, İstanbul’da ara karıştırıcı eylemler teşkil etmekle dünyanın güçlü devletlerinin dikkatini kendilerine çekmek istiyorlardı. Rusya’nın Van ve Erzurum’daki konsolosu V.M.Mayevski’nin, Ermeni keşişi T.Geğemyants ve başkalarının verdikleri bilgilerden, bu yerlerdeki soykırımların teşkilatçılarının her zaman Ermeni milliyetçilerinin, özellikle Rusya’dan Osmanlı İmparatorluğu’na gitmiş Ermenilerin olduğu anlaşılıyor. Çok ilginç olanı gerek V.M.Mayevski, gerekse T.Geğemyants, Ermeniler arasında milliyetçiliğin yayılmasında Ermeni din adamlarının ve Ermeni kilisesinin rolünü özel olarak vurgulamışlardı. Bu konuyu ele alan V.M.Mayevski şöyle yazıyordu: “Onların (Ermeni keşişlerinin-A.P.) dinle ilgili faaliyeti çok sınırlıdır. Fakat bunun karşılığında onlar her zaman milliyetçilik ideyalarını himaye etmek uğruna ellerinden geleni yaparak gayretle çalışmışlardı... Ermeniler arasında milliyetçilik ideyaları yüzyıllar boyunca birbirlerinden uzak, fakat sayısız manastırların himayesi altında bulunmuştur”.(18)

Yelizavetpol gubernatoru A.Kaçalov 9 Ağustos 1907 tarihinde “Taşnaksütyun” partisinin faaliyeti ile ilgili olarak Rusya Çarının Kafkasya’daki yetkili temsilcisi İ.Vorontsov-Daşkov’un emri üzerine hazırladığı geniş raporda(19) bu partinin Ermeniler arasında milliyetçilik propagandası yapan, sosyal-demokrat görüşlerine münasebeti, Yelizavetpol guberniyası dahil tüm Kafkasya’daki faaliyetleri hakkında detaylı bilgiler vermişti. Yelizavetpol gubernatorunun bu raporu gerek Rusya Çarının Kafkasya’daki yetkili temsilcisinin defterhanesinin özel bölümünün, gerekse Rusya İçişleri Bakanlığı polis departmanının taşnaklar üzerine hazırladığı rapor ve belgelerde geniş biçimde kullanılmıştı.(20)

Yelizavetpol gubernatoru konu ile ilgili olarak şunları yazıyordu: “Milliyetçilik Ermeni milletinin çok derinlerden başlıca özelliğidir. Her bir Ermeni kendisini herkesten -Rus’tan, Gürcü’den, Tatar’dan (Azerbaycan Türkü’nden- A.P.) yüksek, akıllı, kurnaz, cömert ve becerikli bilir... Milliyetçilik, kendi dinine, diline bağlılık, aç gözlülük, ihtiyatlılık, her şeyi yapan paraya inam, zenginlik ve sermaye karşısında bir kult olarak tapınma- işte bunlardır Ermenilerin yaratılıştan olan özellikleri”.(21)

Rusya ve Osmanlı imparatorluğu Ermenilerinin tek vatanı “Büyük Ermenistan’ın” yaratılması gibi hayalci görüşü savunan “Taşnaksütyun” faaliyetini Ermeni milletinin bütün zümreleri arasında milliyetçiliği alevlendirmeye, Ermenilerde diğer milletlere, özellikle Türk soylu milletlere karşı düşmanlık ve nefret yaratmaya yöneltmişti. Bunun uğruna “Taşnaksütyun” partisi en çirkin mücadele ve propaganda usullerini kullanmaktan bile vazgeçmiyordu.

“Taşnaksütyun” partisinin faaliyeti ile ilgili olarak Rusya Çarının Kafkasya’daki yetkili temsilcisinin defterhanesinden Bakü şehir polis şefine gönderilen 15 Nisan 1909 tarihli raporda, bu aşırı milliyetçi kurum üzerine detaylı bilgiler verilmişti: “ “Taşnaksütyun” “Büyük Ermenistan”ı kurma amacına ulaşmak için esas usullerden biri olarak programında genel silahlı devrim yapmak ve regüler ordu yaratmak yolunu seçtiğini belirlemişti. “Taşnaksütyun” zinvorlardan oluşan orduyu kurmak işinin esasını 16 yıl bundan önce, 1892 tarihinde geçirdiği 1.Kongresinde koymuştu. Partinin maliyesi ile bu orduya zinvorları yazdırmak ve onları silahlandırmak işi bu güne kadar da devamlı olarak yürütülmektedir”.(22)

Yelizavetpol gubernatoru A.Kaçalov ise mektubunda, “Taşnaksütyun” partisinin kurduğu zinvorlar (askerler-A.P.) ordusu hakkında şunları yazıyordu: “Taşnaksütyun”un Güney Kafkasya hudutlarında genellikle Türkiye’den firar eden Ermenilerden ve yerli başkesenlerden oluşan, ellerinden adam öldürmek ve zor kullanmaktan başka bir iş gelmeyen, fakat parti bütçesinden yüksek maaş (en aşağı rütbeli zinvorlar yıllık 300 ruble) alan yüzbin kişilik zinvorlar ordusu vardır”.(23)

Rusya’da devrimci harekatın yükseldiğini ve bundan dolayı sosyaldemokratların etkisinin arttığını gören “Taşnaksütyun” partisi onlar ile yakınlaşmaya gider. Ermeniler arasında sosyal-demokrat görüşleri yaymakla, onlar gerek kendi etkilerini korumaya, gerekse yaygınlaşmakta olan devrimci görüşlerden kendi amaçları için kullanmaya başlar.

“Taşnaksütyun”un bu ikili politikasını anlamış olan Yelizavetpol gubernatoru raporunda şöyle yazıyordu: “Milletçilik Ermenilerin şöyle bir özelliği ki, onların kısa zaman için bile bunu reddedebileceklerini akla getirmek imkansız... Tatar (Azerbaycan Türkü-A.P.) proletaryasının görüşleri açısından sömürgeci Ermeni burjuvazisinden onlara daha yakın olduğuna Ermenileri inandırmak sadece imkansız”.(24)

Güney Kafkasya’nın Rusya tarafından işgalinden sonra ilk defa 1905-1907 tarihlerinde Ermeniler burada Azerbaycan Türklerine karşı birinci çok büyük açık kanlı olaylarını çıkartıyorlar. Kendilerinin yapmalarına rağmen, Ermeni basını Azerbaycan Türklerine karşı geniş propagandalarına başlayarak, onları uydurma bir biçimde suçluyor.. Osmanlı İmparatorluğunun tahriki ile Azerbaycan Türklerinin, panislamizm ve pantürkizm görüşlerini savunarak, Hıristiyan Ermenileri büsbütün yok etmek konusu Ermeni propagandasının başlıca konusu olmuştu. Ermeni basını, bize son Karabağ olaylarından da belli olan çok iğrenç propaganda usullerinden yararlanıyorlardı. Onlar, Rus ve Avrupa basınında Azerbaycan Türklerinin Ermeni kadın ve çocuklarını top yekun katletmeleri, Ermeni kiliselerini dağıtmaları vb. hakkında uydurmacılıkla dolu yazılar yayınlıyorlardı.

1905-1907 tarihleri Ermeni-Azerbaycan çatışması ile ilgili olarak Rusya Çarının Kafkasya’daki yetkili temsilcisi defterhanesinin özel bölümünde hazırlanmış raporda, Ermenilerin bu olaylardan kendi çıkarları için belirli bir ölçüde yararlanabildikleri yazılmıştı. Ermenilerin Güney Kafkasya’da kendileri ile Azerbaycan Türkleri oturan topraklar arasında belirli bir sınır-bufer zonalar yaratmaya ve çoğu zaman da kendi topraklarını Azerbaycan Türklerinin toprakları sayesinde genişletebilmişlerdi. Azerbaycan Türklerinin boşalttıkları topraklarda ise Osmanlı İmparatorluğu’ndan ve bir kısmı da İran’dan gelmiş Ermeniler meskunlaştırılmışlardı.(25)

Rusya Dışişleri Bakanlığı polis departmanının raporunda ise Yelizavetpol, Erivan guberniyaları ve Kars Vilayetinde Müslümanların canlarını kurtarmak için bıraktıkları topraklarda 5-6 yıl içinde Osmanlı İmparatorluğu’ndan ve bir kısmı da İran’dan gelmiş yarım milyon kadarı Ermeni meskunlaştırıldığı bildiriliyordu. Bu Ermenilerden de 200 bin kadarı artık Rusya tebaalığını kabul etmişti.(26)

Fakat Ermeniler bu başarıları ile yetinmek istemiyorlardı. Onlar Birinci Cihan Savaşı döneminde zinvorlar ordusunu kurmakta devam ediyor, buraya Bulgaristan ve ABD’de harp okullarında hazırlık görmüş Ermeni subaylarını davet ediyorlardı. Ermeniler tüm araçlardan yararlanarak, Osmanlı İmparatorluğu’na ve Güney Kafkasya’da Azerbaycan Türklerini zayıflatmaya çalışıyor, onlara karşı Taşnakların menfur politikasını uyguluyorlardı. Örneğin, 15 Ekim 1913 tarihinde “Taşnaksütyun”un Cenevre’de yaptığı kongresinde bu partinin Doğu bürosu yetkili temsilcisi Berlin’den olan Avetist Agaronyan’ın teklifi ile kabul olunmuş kararda şunlar yazılıydı: “Panislamcı Emisarlar” adı altında Kafkasya’ya adamlarımızı göndermeliyiz. Bu adamlar Müslüman nüfus arasında propagandalar yaparak, Rusya’ya karşı direnişi formlaştırmalı ve onları isyana tahrik etmelidirler. Bundan dolayı Rusya hükûmeti Müslümanlara karşı baskılar uygulayacak ve bunun sonucunda Müslüman insanlar zayıflayacaklardı. Bu şekilde yapılacak olunursa, Kafkasya’da kendisinin gelecek faaliyetinde “Taşnaksütyun” Müslümanların direnişi ile karşılaşmayacaktı. Diğer taraftan ise Ermenilere karşı Kafkasya Müslümanları ile Anadolu Türklerinin beraber faaliyet gösterme tehlikesi de kalkacaktır”.(27)

Yukarıda sözünü ettiğimiz belgelerden de belli oluyor ki, Rusya istihbarat makamları “Taşnaksütyun” partisinin programından, bu partinin Osmanlı İmparatorluğu’nun ve Güney Kafkasya Müslümanlarına, özellikle Azerbaycan Türklerine karşı uyguladıkları politikadan tam bilgili olmuşlardı. Fakat böyle olduğu halde, acaba niçin onlara karşı hiçbir ceza tedbiri alınmıyordu? İlk olarak ona göre ki, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı işgalcilik politikası uygulayan Rusya ve Batı devletlerinin Ermenilerden istedikleri zaman ve istedikleri şekilde yararlanabilme istekleri vardı. Bundan dolayı, örneğin Rusya hükûmeti, Ermenilerin işledikleri suçları görmezlikten gelmiş, çoğu kez de Ermenileri tahrik etmişlerdi.

Birinci Cihan Savaşı dönemi Kafkasya cephesinde Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya orduları arasında olan savaş sırasında Rusya ordusunda hizmette bulunan Ermenilerin yaptığı mezalim yukarıda söylediklerimizi bir kez daha kanıtlıyor. Ermenilerin tüm bu “hizmetleri”ne rağmen, 1917 tarihli Rus devrimine kadar gerek Batı devletleri, gerekse Rusya defalarca Ermenilere bağımsızlık vaat etseler de, “tek ve bölünmez Ermenistan” kurmak görüşünün gerçekleştirilmesine gerek olanları yapmamışlardı.

Sadece Birinci Cihan Savaşı ve Rusya’da Çarizme son verilmesi ile sonuçlanan Ekim 1917 tarihli devrim Ermenilerin yüzyıllar boyunca devlet kurma isteklerinin gerçekleştirilmesi için imkan sağladı.

Ermenilerin Azerbaycan Türklerine karşı yaptıkları soykırım Mart 1918 tarihinde Bakü’de başlamış ve onun devamı olarak Şemahi, Guba, Gökçay, Karabağ, Zengezur, Nahçıvan, Şeki, Lenkeran’da, özellikle bugün bir tek Azerbaycan Türkünün kalmadığı Ermenistan’da görülmedik bir şekilde uygulanmıştı.

Azerbaycan Cumhuriyeti devlet arşivlerinde olan yüzlerce dosyadaki binlerce belgeler, özellikle Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin tesis ettiği ve 15 Temmuz 1918 ile Mart 1920 tarihine kadar faaliyet gösteren Fevkalade Soruşturma Kurulunun çalışmaları sonucu ortaya çıkan ve bu topluya dahil ettiğimiz belgeler Ermenilerin milletimize karşı Bakü, Şemahi, Guba, Zengezur, Şuşa ve Azerbaycan’ın diğer kazalarında uyguladıklarını bütün yönleri ile ortaya koyuyor. Milletimize karşı yapılanları sergileyen bu belgeleri okurlara sunarken, ciddi bir biçimde düşünmeye davet ediyoruz.

Azerbaycan Halk Cumhuriyeti hükûmetinin kurulduğu ilk günden başlayarak, karşısına koyduğu başlıca amaçlardan birisi de, Birinci Cihan Savaşının başlanmasından sonra,özellikle Şubat 1917 tarihinde Rusya’da Çar hükûmetinin yıkılması, Ekim ayında ise bolşevik devriminden yararlanarak, Ermenilerin Güney Kafkasya’da Azerbaycan Türklerine karşı yaptıkları vahşetlerin ve soykırım politikası sonuçlarının araştırılması, onların tüm dünyaya beyan edilmesi olmuştu.

Azerbaycan Halk Cumhuriyeti hükûmetinin Gence’de yaptığı 15 Temmuz 1918 tarihli toplantısında Azerbaycan Türklerine karşı yapılan vahşetleri araştırmak için Fevkalade Soruşturma Kurulu tesis etmek üzerine geniş bir fikir alış-verişi yapılıyor. Hükûmetin Fevkalade Soruşturma Kurulu tesis etmek hakkında kabul ettiği kararında, bu kurulun işinin sonuçları umumileştirilerek, Avrupa dillerinden Fransız, Alman, Rus ve Türk dillerine tercüme olunarak, beyan olunması da bildiriliyordu.

Aynı yıl 31 Ağustos tarihinde Azerbaycan Halk Cumhuriyeti hükûmet başkanı F.H. Hoyski Dışişleri Bakanı adına Gence şehrinde imzaladığı karara göre, Fevkalade Soruşturma Kurulu tesis olunur. Kurul başkanlığına A.Hasmemmedov, üyeliğe de İ.Şahmalıyev, A.Novatski, N.Sefikürdski, N.Mihaylov, V.Gubvillo ve C.Ahundzade atanmışlardı.(28) Sonraki dönemlerde Kurul üyeliğine A.Kluge, M.Şahmalıyev, H.Sultanov, A.Litovski, Ç.Klossovski ve başkaları getirilmişlerdi. Görüldüğü gibi,etnik terkibi çok farklı olan Kurulda ayrı ayrı milletlerin temsilcileri vardı. Kurulun işinde sona kadar başkanlık yapmış A.Hasmemmedov, üyelerden ise A.Novatski, N.Mihaylov ve Ç.Klassovski çok aktif çalışmışlardı.

Kurul başkanı A.Hasmemmedov’un 6 Ocak 1919 tarihinde Dışişleri Bakanına yazdığı mektubunda, Azerbaycan’dan Avrupa Barış Kongresine gidecek temsilciler grubuna Bakü, Guba ve Şemahi şehirlerinde, Şemahi, Guba, Gökçay ve Cevad kazalarında Azerbaycan Türklerine karşı yaptıkları mezalimi detaylı bir şekilde kanıtlayan belgelerin verildiği bildiriliyordu. Kurul, Barış Kongresine katılacak temsilciler grubu için kanıtlayıcı malzeme olarak, 6 ciltlik soruşturma belgelerini ve 95 adet fotoğraf sunduğuna da dikkat çekiyordu. Ne yazık ki, bugün bu belgeler yabancı ülkede oturan soydaşımızın veya Batı devletlerinin birisinin arşiv veya kütüphanesinde bulunmaktadır.

Ermeni Cumhuriyeti kurulana kadar ve kurulduktan sonra, 1918-1920 tarihlerinde bu topraklarda oturan Azerbaycan Türklerine karşı tarihte benzeri olmayan vahşilikler yapılmıştı. Arşivimizdeki belgelere göre,1918-1920 tarihlerinde Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Parlamentosu ve hükûmetine Erivan, Zengezur, Nahçıvan, Ordubad ve başka yerlerden gönderilmiş yüzlerce dilekçe, telgraflar ve mektuplarda Ermeni çetelerinin Azerbaycan Türklerine karşı yaptıkları mezalim hakkında geniş bilgiler vardı.

Kitapta verilen belgeler Ermenilerin Azerbaycan Türklerine karşı yaptıkları vahşeti açıkça göstermektedir. Fakat bunlar bilgilerin bir kısmını içeriyorlar. Ermeniler Bakü, Şemahi, Guba ve aynı adları taşıyan kazalarda mezalim yaptıkları halde, Fevkalade Soruşturma Kurulu başkanının söylediği gibi, onların o yerlere ulaşamadıklarından dolayı, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti hükûmeti Dışişleri Bakanlığı gönderdiği sayısız notalarına Ermenistan hükûmetinden her zaman Azerbaycan hükûmetine yanlış bilgiler verildiği şeklinde cevaplar almıştı.

Fevkalade Soruşturma Kurulu üyesi Ç.Klassovski’nin Kurulun faaliyeti ile ilgili olarak hazırladığı 27 Ağustos 1919 tarihli raporunda, kanlı olaylar hakkında toplanmış malzemelerin 3.500 varaklı 36 cilt oluştuğu gösteriliyordu. Bakü şehri ve civarında yapılmış vahşetlerle ilgili olarak 740 varaklı 6 cilt malzeme, Gökçay kazasının Kürdemir ve başka köyleri ile ilgili olarak 340 varaklı 4 cilt malzeme, Şemahi şehri ve Şemahi kazası ile ilgili olarak 925 varaklı 7 cilt malzeme, Zengezur kazasının dağıtılmış köyleri ile ilgili olarak 80 varaklı 2 cilt malzeme, Guba şehri ve kazası ile ilgili olarak 451 varaklı 3 cilt malzeme hazırlanmıştı.(29)

Azerbaycan Türklerine karşı soykırımda suçlu bilinen Ermeniler ve örgütleri hakkında Kurul tarafından dava açılması ile ilgili olarak 128 rapor ve karar hazırlanmıştı. Bu kararlarda 194 kişi hakkında dava açılması ileri sürülüyordu.(30)

Fevkalade Soruşturma Kurulu başkanı A.Hasmemmedov 23 Ağustos 1919 tarihinde Adliye Bakanlığına Bakü ve Şemahi şehirlerinde, Şemahi kazasında Azerbaycan Türklerine karşı yapılan soykırımda suçlu bilinen kişiler hakkında soruşturma başlatıldığını bildiriyordu. 0, bildirisinde kanlı olaylarla ilgili olarak Bakü şehrinde şimdilik 24 kişinin, Şemahi şehri ve Şemahi kazasında ise 100 kadar kişinin soruşturulmasının başlatıldığını yazıyordu.(31)

Fevkalade Soruşturma Kurulu Azerbaycan Türklerine karşı soykırım yapmakta suçlu bilinen kişilerin soruşturulmasına başlayınca, bütün Ermeni basını ve Ermeni örgütleri sınanılmış usulleri ile bunun aleyhinde kampanyaya başladılar. Örneğin, Şemahi olaylarında suçlu bilinenlerin soruşturulması başlanınca, Bakü’deki Ermeni Millî Şûrası ve Parlamentoda temsil olunan “Taşnaksütyun” partisi grubu Ermenilerin savunmasına kalkarak, onların suçsuz oldukları iddiası ile soruşturmaları durdurmaya çalışıyorlardı.(32)

28 Nisan 1920 tarihinde 11.Kızıl Ordu tarafından Azerbaycan işgal olunuyor ve 23 ay faaliyet gösteren Azerbaycan Halk Cumhuriyeti yok edilerek, Azerbaycan’da iktidara bolşevikler geliyor.

Azerbaycan’da İnkılap Komitesi, Halk Komiserleri Sovyeti ve 1921 tarihinde Merkezi İcraiye (Uygulama) Komitesi yaratıldıysa da, gerçekten iktidar Azerbaycan Komünist partisinde olmuştu. Bu partide ise genellikle diğer milletler, özellikle de Ermeniler faaliyet gösteriyorlardı. Sonuç olarak, 1918-1920 tarihlerde Azerbaycan Türklerine karşı mezalim yapan Ermeniler tekrar Azerbaycan’da iktidarı ele geçiriyor, bunu Azerbaycan’da Türklere karşı baskılarını uygulamak için kullanarak, kısa zaman içinde niyetlerine ulaşıyorlar.

Yeni kurulan Ermenistan, SSC’den Azerbaycan Türklerini sıkıştırılarak çıkartıldıkları halde, Azerbaycan’da Ermenilerin oturması gerekli olan tüm koşullar yaratılmıştı. 1921 tarihinde imzalanan Kars anlaşması ve Nahçıvanlıların metîn iradesi Ermenileri Nahçıvan’ı ele geçirmeye imkan vermedi. Aynı yıl onlar Yukarı Karabağ’ı da Ermenistan’a birleştirmeye çalışırlarsa da, bu girişimleri sonuçsuz kaldı. Ermeniler sadece Temmuz 1923 tarihinde Yukarı Karabağ’a muhtariyet (özerklik) almayı başarıyorlar. Fakat onlar Karabağ’ı Ermenistan’la birleştirme fikrinden vazgeçmeyip, zaman zaman bu konuyu gündeme getiriyorlar. Sadece Azerbaycan Türklerinin değil, eski Sovyetler Birliğinde oturan birçok milleti kanlı mücadeleye sürükleyen M.Gorbaçov’un iktidarda bulunduğu dönemde, onun gösterdiği yardımdan ve “yeniden yapılanma” ideyalarından yararlanan Ermeniler isteklerine ulaşabildiler. Rusya’nın yardımı ile Ermeniler bugünkü Ermenistan’ı Azerbaycan Türklerinden büsbütün temizlerler. Bugün Ermenistan’da tek bir Azerbaycan Türkü dahi kalmamıştır. Bununla yetinmeyen Ermeniler fırsattan yararlanarak Dağlık Karabağ’ı da işgal ederler. Fakat bununla da yetinmeyerek, onun civarındaki bölgeleri de işgal ettiler. Sonuç olarak bugün Ermeniler Azerbaycan topraklarının % 20’sini işgal etmiş, bir milyondan fazla insanı göçmen haline getirmişlerdir.

Dr. Atahan PAŞAYEV

Azerbaycan Cumhuriyeti

Baş Arşivler İdaresi Genel Müdürü