Kavuklu: Dün hekime gittim. Pişekar: Sonra ne oldu? Kavuklu: Baktı, etti. Pişekar: İlaç verdi mi? Kavuklu: Vermedi. Pişekar: Demek ki bir derdin yokmuş. Kavuklu: Bir derdim yok, iki derdim var. Pişekar: İki derdin mi? Senin ne derdin var ki? Kavuklu: Tarla, bahçe, inek, öküz. Pişekar: İki dediydin. Dert dörtmüş. Kavuklu: Yok iki. İnek tarlaya, öküz bahçeye girmiş. Pişekar: Devam et. Kavuklu: Bulduğunu yemiş, zarar vermişler. Pişekar: Kimin davarı bunlar? Kavuklu: Muhtarın. Pişekar: Muhtarla konuşsaydın, zararı öderdi. Kavuklu: Konuştum, zararı öderim, dedi. Pişekar: Tamam işte. Kavuklu: Yarısını peşin verdi, yarısı yarın, dedi. Pişekar: Helal be muhtar! Kavuklu: Yarın oldu, yarısını daha verdi. Pişekar: Yani çeyrek kaldı. Kavuklu: Kalan iki gün sonra, dedi. Dün süre doldu. Pişekar: Süre dolmuşsa ne olmuş? İki gün daha bekle. Kavuklu: Ama süre dolmuştu. Sözünü tutmadı. Pişekar: Canım eli sıkışıktır. Para bulunca öder. Kavuklu: Ben de kızdım, hekime gittim. Pişekar: Hekime değil, hakime gidecektin. Sorun çözülürdü.
Yer imleri