Aşkının güneşinde güzelleştir duygunu,
Sen her zaman sev onu, etme sakın kaygını,
İki köpek uğruna unutma sen saygını,
Sevgin üstün çıkacak bekleyeceksen eğer.
Sevsen de sevilsen de bırakma hiç gardaşı,
Etrafına iyi bak, gör asıl sırdaşı,
Sevdiğine laf atan şerefsiz arkadaşı,
Unutma, ispatla ders alınacaksa eğer.
Nasıl yürek yanmasın, sevdiğin yad ellerde,
Dedikodu bitmez ki, kötülük var dillerde,
Mertlik yanıp kül olmuş, gider azgın sellerde,
Fırsat verme namerde sıra sendeyse eğer.
Niye karlı sanırsın büyük dağların başı,
Heybetinde sır gizli vardır sabrının taşı,
Zoru gören namerdin gözünden akar yaşı,
Sen kolay yıkılmazsın, yüreğin taşsa eğer.
Yalnız kalacaksın hep, bu yürekle bu yerde,
Sabır elinde ise çare vardır her derde,
Damlayacak bu yolda alnından kan da ter de,
Verecek tek canın var, sonu ölümse eğer.
Namertleredir sözüm, mertliği aşırdınız,
Yürekliler tükenmez, görünce şaşırdınız,
Mustafa’nın sabrını sonunda taşırdınız,
Elbet susacağım ben, bir gün ölürsem eğer.
Sevdamı kaybettim gecenin karanlığında
Sevdamı kaybettim seni kaybettiğim anda
Aramaya çalışıyorum yalnızlığın eşiğinde
Ararken sessizliğin içinde buluyorum kendimi
Ürperiyorum ıssız dar sokaklarda
Yalnızca dolunay var boş karanlıkta kendini belli eden
Ve yüksek binaların arasındaki çıkmaz sokaklar
Ben ise kaybettiğim, özlediğim sevdamın peşindeyim
Bu sessizlikte güzellikler umuyorum beni aydınlatan
İlerliyorum kimisi yanmayan kimisi ışıldayan sokak lambaları eşliğinde
Bir ses duyuyorum karşı karanlığın içinde
İlerlerken görüyorum rüzgarın kovaladığı gazete parçasını
Ve anlıyorum benden başka her varlığın birlikteliğini
Yan yana dizilmiş binalar, sokak lambalarıyla uzayıp giden yollar...
Bir ben yalnızım
İsyanlardayım yalnızlığıma
Ve savruluyorum uçsuz bucaksız diyarlara.
Sevdamı kaybettim kurak çöllerde
Yüreğime saplanan hasretinle, unutmak istiyorum susuzluğu
İsyan ediyorum sensiz geçen her dakikaya
Kavrulan topraklarla yanıyor ayaklarım
Ve su istiyor çatlayan dudaklarım
Ne bir damla suda gözüm var ne de bir parça rüzgarda
Seni arıyorum yalnızca
Uzaklardan gelen bir bulutla
Yağmur olup aksan bu diyarlara
Her damlanda sevgiyi anlatsan bu adama
Her damlanda varlığını ve yokluğunu
Avuçlarımda biriktirsem damlalarını
Kana kana içsem seni
Yüreğimi yakan hasretine seni anlatsam
Ama sen gelmiyorsun
Ve savruluyorum uçsuz bucaksız diyarlara
Sevdamı kaybettim dört duvar arasında
Bekliyorum güneşe hasret odamda
Anlıyorum savrulduğum yolların hayal olduğunu
Düşüncelerim bir sual olup çıkıyor karşıma
'Nerdesin sevdayı sevda yapan yar? ' diye haykırıyorum boşluğa
Sesimin yankıları dönüp yüzüme çarpıyor bir tokat gibi
Kapımı çalarsın diye bekliyorum son bir umutla
Ve gelsen diyorum içimdeki kimsesizliği silercesine
Boynuna sarılsam hiç gitmemişsin gibi
Ama yoksun
Hayalin kaldı bu adamın içinde
Hani şiirler söyleyecektik gözlerimize bakarak
Hani sevda kokan türkülerle haykıracaktık hayata
Ben bu sözlerle yaşıyorum işte
Ve yokluğun gibi ağır olan bu acıyla.
Kırmızı bir gül misali sana olan aşkım
Bahar kokan saçların kadar da uzun ömürlü.
Ey yıllardır bin bir umutla aradığım nazlı yar!
Artık bu acıya boyun büküyorum yokluğunda
Gözlerim doluyor yine
Ağlamak istemiyorum her zamanki gibi
Ancak yeniliyorum göz yaşlarıma
Ve kan damlıyor gözlerimden
Mezar olacak seni kaybettiğim bu oda bana
Sensiz gideceğim melekler eşliğinde
Bir daha dönemeyeceğim asla
Ve yokluğunla yok oldu bu adam
Sonunda bende yokum senin olmadığın dünyada
Artık savrulamıyorum uçsuz bucaksız diyarlara...
Boğazımda gizlice düğümlenen dertler,
Yüreğimden kopup gelen sessiz haykırış,
Suskunluğumun verdiği acı bir ürperti,
Ama hiç bitmeyecek gibidir kimsesizliğim,
Üzerimden atamayacağım ağır bir yorgunlukla,
Uzayıp giden sisli bir yoldur ufkum,
Ve ansızın çıkıp gelen sevgili,
Ağlamaya hazırmışım meğer.
Yalnızlığımın verdiği korkular,
Kim bilir, belkide hiç yaşanmayacak gülüşler,
Güzellikler ise sır oldu gecenin derinliklerinde,
Ve hiç yaşanmayacak artık çocuksu anılar,
Her takvim yapağı
Geçmişimi silip götürecek derinden.
Sığmayacak damarlara kan bu bedende,
Aynalar bile yalan söyler oldu bu aralar,
Ben miyim yoksa bu?
Bu ne yoksulluktur mutluluklardan,
Kabullenmeye hazırmışım meğer.
Ansızın gelen sıkıntılar saplanıyor derinden,
Yalnızlık urgan olmuştu kendince
Boynuma gerilmeyi bekleyen,
Tekbir tebessüm bile
Resmini çiziyor çaresizliğimin hayata,
Uçurumdan sessiz sadasız düşmekmiş karamsarlık,
Ve kimsenin duymayacağı bir haykırışmış çaresizlik,
Güneş doğmuyor gündüzlerime,
Güller artık kokmuyor eskisi gibi,
Sevmeyi unutmuşum meğer.
Artık gülüşler yalan oldu yüzlerde,
Dostluklar ırak kaldı gönüllere,
Gözümden akan yaşın her damlasında,
Kaybettim sevdiklerimi ansızın,
Bunca geçen seneler,
Göz kırpmasıymış hayatın insana,
Ve bir damla göz yaşıymış çekilen çile,
Ağlamakmış meğer dertlerin son durağı,
Ağlamayı beceremedim derdim çok olsada,
Ölmeye hazırmışım meğer...
Bir resmim olmalı,
Uçurumun kenarında olmalıyım o resimde,
Hava karanlık olmalı ve puslu,
Bulutların arkasından kendini göstermeli dolunay,
Işığıyla kaybettiğim sevdamı aramalıyım bir zaman,
Sessizce mırıldanmalıyım hayata uçurumun kenarından,
Ve o resimde rüzgar esmeli her zaman
Kaybolmuş sevgilinin saçlarından
Baharı getirmeli bana.
Ve o rüzgar okşamalı saçlarımı, bir yetim severcesine,
Tek kelime çıkmalı dudaklarımdan,
“Nerdesin? ”
Hayat durmalı işte o an,
Ve yankılanmalı o kelime sisler içinde,
O resimde
Çaresizlik olmamalı bedenimde,
Bir kıvılcım olmalı yüreğimde,
Bir ümit.
Her ne kadar karanlık olsa da yaşamım,
Baharlarımda yaşatmalıyım düşlerimi,
Her ne kadar umursamaz ve katı gözüksem de o resimde
İçimdeki çocuğu yaşatmalıyım her daim.
Bir sır olmalı sevdam o yerde,
Kışı bitmemiş dağlarımdan almalıyım isyanımı,
Haykırmalıyım sabahı olmayan kör karanlığa,
Ve o resimde ay şahit olmalı sevgime,
Tebessüm olmalı yarı hatırladıkça yüzümde,
Ama yere bakmamalı gözlerim,
Başım her zaman dik olmalı,
Göz yaşlarım düşerken
Balyoz gibi vurmalı toprağın bağrına damlalar.
Ve sonsuza kadar beklemeliyim öylece
Gelmeyecek olsa da sevilen o resimde…
Bir gün çıkıp gelirsen eğer
Ellerim titreyecek, sarsılacaktır bedenim yine
Sana söylememiş miydim güzelim
Gizleyemezmiş adam gibi sevenler sevdalarını
Değil aylar, seneler geçse bile.
Bırak ta olsun artık bu kadar
Tükenmedi sevdam, yılmadı yüreğim
Hep seni bekledi bu yorgun adam
Seni özledi bu çocuksu gönül
Ve sen yoktun yanımda
Ağlamaklıydı gözlerim
Solmuştu geçmişim
Pusluydu geleceğim
Sen tozpembe düşlere dalarken güzelim
Zifiri karanlıktı hayallerim
Sensizim...
Ağlardım önceleri takvimi geri çevirdiğimde
İçi sen kokan anılar gelirdi hatırıma
Saçı okşanan bir yetim mutluluğu düşerdi içime
Şimdi ise gözlerimde keder, dudaklarımda acı bir tebessüm
Eskisi gibi takvimi geri çeviremez oldum
Yoruldum bu durakta
Bir türkünün son kıtası kadar ömrüm kaldı hayatta
Uyku zor geliyor bu aralar
Ölümü görür oldum gözümü her kapattığımda
Ölümden korktuğumdan değil be gülüm
Seni görmeden ölmekti korkum
Ve mutluluğu bekledim ardından
Sensizim...
Sevincime hüzün katan ceylan bakışlı yar!
Bu can fedadır yoluna bilesin
Birkaç kahpe acıya satıp ömrümü
Mutluluk satın aldım sana
Ben sana tutsağım şimdi
Çaresizlik zincir oldu boğazımda
Özlemin ayağımda pranga
Sensizlik ise demir parmaklık
Şimdi vakit o türkünün son mısrası
Azar azar can çekişiyorum bıraktığın yerde
Ecel kapımı çalmadan girdi içeri
Ve artık gitme vakti geldi bu duraktan
Bir faydası yok daha fazla beklemenin
Arkamdan mendil sallayacak kimsem yoktu zaten
Yalnız geldim, yalnızmış yolculuğum yine
Son kez seni görseydim diyorum
Son kez ağlasaydım gözlerine baka baka
Ve son kez mutluluğun resmini çizseydim zamana
Haksız mıyım nazlı yar?
Seninle varoldu bu can
Yokluğunda kayboldu bu adam
Sensizim...
Bir yaz aksamı,
Dolunay çıkmıştır.
Şehirde yüksek bir yere çıkıp
Seyredersin dolunayı, yıldızları ve şehri.
Birde bakmışsın ki seni sabaha götüren hayaller içindesin.
Akıp geçer aklından Düşüncelerin bir nehir gibi.
Ve hayallerin etkisindeyken,
dökülür dudaklarından güzel bir şiiri oluşturan kafiyeli sözcükler.
Yahut da bir şarkı mırıldanırsın karşı manzaranın etkisiyle.
Bazen tek başına olmak ister insan orada.
Bazen de bir can yoldaşı ararsın dertleşecek.
İşte böyle güzeldir yaz akşamları.
Aslında mevsimin yaz veya kış olması fark etmez.
O güzelliğin farkına varmak Önemli olan.
Kışın farklıdır gönlümde yeri.
Kış akşamı boş ve sessiz bir sokakta gezersin.
Hava kapalı olduğundan yıldızları ve ay'ı göremeyebilirsin;
Ancak pamuk gibi kar yağar üzerine ve hafif bir serinlik çarpar yüzüne.
İster istemez üşürsün
ve ısıtmaya çalışırsın ellerini siyah mantonun cebine sokup.
Başını ise biraz daha omuzlarına yaklaştırır,
Çenenin altından kar girmemesi için başını hafif öne doğru eğersin.
Saçlarında biriken karları hissedersin.
Pardesüne sıkı sıkı sarılmışsındır.
Yoluna devam ederken sokak lambaları eşlik eder sana.
Ve karlar üstünde yürürken çıkan sesler.
Elde değildir etkilenmemek.
Bu karanlık havada çevrende görebildiğin her yer
Beyaz bir örtüyle örtülmüştür sanki.
Zıt renkler birbirleriyle çakışmıştır.
Karanlık hava ve yer yüzündeki o muhteşem beyazlık.
Ve ıssız bir sokakta
Sokak lambaları eşliğinde,
siyah pardesüsü, gri boğazlı kazağı, siyah kot pantolonu ve siyah botuyla yürüyen sen.
Zamanla hava hırçınlaşmaya, rüzgar ise şiddetini artırmaya başlamıştır.
Ve karanlığı ortadan ikiye bölen kurt ulumalarında hissedersin yalnızlığı.
Kurt yalnızlığı düşer gönlünün derinine.
İçin ürpertiyle dolar bir an.
Yinede bilirsinki herşey yalan.
Sevdanı ararsın zifiri karanlıkta.
Kim bilir,
Belki yar belki vatan belki... sevdasıdır.
Sazın ayrı telleridir hepside.
Her sevada ayrı bir tat, ayrı bir ezgi.
Asla ayrılmazlar birbirinden.
Attığın her adımda tebessümleşen bir yüz vardır.
Ve sessizliğin ortasında çağlayan gibi akıp giden düşüncelerin.
Artık eve gitme vakti gelmiştir.
Kapıdan içeri girersin.
Bir müddet sonra eline sıcak ve demli bir çay alıp
Pencerenin önüne geçersin.
Perdeyi açar ve dışarı bakmak için o buğulu camı görebileceğin kadar silersin.
Dışarıya baktığında artık hırçın bir şekilde esen rüzgara
Ve pamukluğunu kaybedip yere iğne saplarcasına düşen kar tanelerine inat
Sıcak çayını yudumlarsın.
İçin ısınır.
Güzel bir romanın içinde bulursun kendini,
dışarıdaki fırtınanın farkına varamadan
romanın içinde farklı bir dünyadasındır.
Ve artık göz kapakların ağırlaşmaya başlamıştır.
Yeni bir sabahı beklemek üzere
ve rüyalarınla baş başa kalmak için yatağına gidersin.
Tüm ışıklar söner.
Etraf kararıverir.
Gözlerinin de artık dayanacak gücü kalmamıştır,
Uykuya geçersin.
Ve, güzel veya kabus gibi rüyalara dalıp yeni bir sabahı beklersin..
Yer imleri