Röportaj: Forbes


Yurtdışında yaşayan en zengin Azeri olan Mubariz Mansimov, Türk vatandaşı oldu. Sahip olduğu 129 gemi ile deniz taşımacılığında dünyanın ilk beşinde yer alan ve 48 şirketten oluşan grubunun tüm yönetimini İstanbul’a taşımaya hazırlanıyor. Ayrıca sağlık ve inşaat sektörlerinde büyük çapta yatırımlara hazırlanıyor.

Yukos’un, Rusya’da görülen en kirli yöntemlerle oligark olmakla ünlenen eski patronu Mikhail Kodorkovski bir yerde şöyle demişti: "Çok para kazanmanın en iyi yolu, kontrol edilen kaostur." Yeltsin’in ekonomik anarşi dönemi iktidara aç 22 genç kurdun ülkenin temel zenginliklerini paylaşmasıyla son buldu. Aralarından siyasi ve yönetsel becerilere sahip pek azı elde ettiği serveti korumayı başarabildi. Bu şanslı azınlık, destekçileri ve devasa kampanyaları sayesinde saygın birer altın çocuk imajı edindiler. Haklarında sipariş üzerine karbon kağıdıyla çoğaltılmış gibi makaleler yayınlandı.

İçlerinden Boris Berezovski gibi servetinin verdiği güçle siyasi oyunlar oynamak isteyenler ise sivri dillerinin faturasını ülkelerinden kaçarak ve ellerindekinin yok oluşuna tanıklık ederek ödedi. Rusya’nın petrol milyarderi işadamlarından Mihail Gutseriyev de ülkesinden kaçmak zorunda kalanlardandı. Yakınları, en son Azerbaycan’da görülen Gutseriyev’in, Bakü’deki bir camide oğlu Cengizhan’ın cesediyle beş saat geçirdiğini söylüyordu. Kremlin’in kara listesine giren Vladimir Gusinski’nin de medya imparatorluğu yıkıldı, çareyi İspanya’ya kaçmakta buldu. Putin, 1990’lardaki özelleştirmeler yoluyla eski Sovyet ekonomik varlıklarını ucuza kapatan kurtları bir bir avlıyor. Bu konuda hala ürkütücü bir kafa karışıklığı var: Sıradaki kim?

Kara listeye girip kaçabilenler denizaşırı ülkelerde retrovirüs gibi yuvalanıp, saklanıp, bekliyor. Kartlarını doğru oynayanlar ise servetlerini büyütmeye devam ediyor. Eski Sovyet varlıklarını özelleştirme yoluyla satın alanların tamamı lanetlenmedi elbette. Azeri işadamı Mubariz Mansimov seçilmiş bir oligark değildi.

Bugün dünyanın en büyük beş denizcilik şirketinden biri olarak gösterilen Palmali Grubu’nun sahibi ve bunu büyük ölçüde Rusya’da yapılan özelleştirmelere borçlu. Oligarklar gibi bürokrat kökenli olmasa da bir dönem Rus iç istihbaratında çalışmış eski bir asker. Eski istihbaratçı ve işadamı kimlikleri arasındaki ince çizgi Akatlar’da bulunan beş katlı Palmali Grubu’nun yönetim binasının hemen girişinde bulanıklaşıyor. Kale gibi korunan binaya -özel izinli sekiz kişi haricinde- hiç kimse cep telefonu ile giremiyor. İletişim koordinatörü, bu kurala Rusya’dan gelen devlet görevlilerinin bile uymak zorunda olduğunu söylüyor.

Akatlar’da trafiğin en yoğun olduğu zamanda, yanı başındaki Şişli Terakki Lisesi’nin gürültüsüne rağmen bina içinde sadece klimaların estirdiği rüzgarın sesi duyuluyor. Binayı örümcek ağı gibi kaplayan kameralar, bir an bile yanınızdan eksik olmayan güvenlik elemanları…

Mansimov, tıpkı oligarklar gibi içinde büyüklük DNA’sını barındırıyor. Güç ve zenginlik tutkusunu uluorta yaşayan, egolarıyla güneş ışığını bile karartan oligarkların tersine gözlerden uzak bir tarzı temsil ediyor. Şirketlerinin başarılarını satma konusunda hiç de istekli değil. Hatta gazetecilerin kişisel şifrelerini açığa çıkarma girişimlerinden oldukça rahatsız. Yine de tüm bunlar saklanmasına yetmiyor. İfrata kaçan pahalı zevkleri onu sürekli ele veriyor.

3 milyon euro değerinde olduğu tahmin edilen garajında bulunan ve dünyada sınırlı sayıda üretilmiş Maybach 62, Rolls Royce Phantom, Bentley Sport Coupe gibi özel yapım otomobilleri onu magazin haberlerine taşımaya yetiyor. Yapılan haberler pek çok dedikoduyu ve servetinin kaynağı hakkındaki spekülasyonları da beraberinde getiriyor. Böyle zamanlarda cini lambaya geri göndermek kolay olmuyor. Bu yüzden çok isteyerek aldığı, Fransız Dassault firmasının Formula 1 pilotu Michael Schumacher için özel olarak dekore ettiği Falcon 2000 jeti bile satmak zorunda kalabiliyor.

Diğer yandan çok çalışkan. Günde en fazla dört saat uyuyor. Ayda en az 120 saat uçuyor, pahalı risklere karşı zaafı var. İş hayatında özellikle risk almayı çok seviyor. Grubu tek başına yönettiği için bu riskleri kolayca alabiliyor. Yatırım kararlarını yönetim kuruluyla birlikte aldığını söylese de şirketini demir yumrukla yönettiği her halinden anlaşılıyor. İş hayatında ortak sevmiyor, kontrolün sürekli kendisinde olmasını istiyor. Çabuk karar verip uygulamaya geçmek tam onun istediği yönetim tarzı. Kaybetmekten hiç hoşlanmıyor ama arada bir kaybetmenin tembelliği önlediğine inanıyor. Oldukça cesur, vur ya da ıskala türünden bir iş anlayışı var.

Yapılmaması gereken tek şey tereddüt etmek.
39 yaşındaki Mansimov’un toplam 18 yılda böyle bir serveti nasıl elde ettiği konusunda pek bilgi vermek istemiyor. Palmali Grubu’nun bugün Azerbaycan’dan Rusya’ya, Bulgaristan’dan Yunanistan’a, İran’a kadar 21 ülkede ofisi var. Sadece denizcilik sektöründe 28 bin kişi istihdam ediyor. Grubun faaliyet alanındaki diğer şirketler de hesaba katıldığında toplam istihdam edilen kişi sayısı 45 bini geçiyor.

Gerçekten ilgi çekici olan ise filosunda 129 gemi bulunan Mansimov’un akaryakıt taşımacılığındaki yeri. Mansimov, "Akaryakıt taşımacılığında büyük ihtimalle birinci sırada olabiliriz" diyor. Rusya’nın iç sularında çalışabilen iki şirketten biri olan Palmali, Akdeniz-Karadeniz arasında Rusya petrollerinin yüzde 75’ini taşıyor. En büyük müşterisi ise BP.

Mansimov, petrolün satış yörüngesi sabit durdukça engellenemez şekilde büyümeye devam edecek, çünkü sürekli yeni anlaşmalar yaparak pazar payını artırıyor. 2005 yılında 20 milyon ton akaryakıt ve türevlerini taşıyan Palmali, 2006’da bu rakamı 62 milyon tona yükseltmeyi başardı. Geçtiğimiz mayıs ayında Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi’ne (SOCAR) ait petrolün 10 yıl boyunca taşınması ihalesini de kazanan Mansimov, bu yıl toplam 75 milyon ton akaryakıt ve akaryakıt ürünleri taşımayı hedefliyor.

Ancak, Mansimov’un filosu bunun ancak yarısını taşımak için yeterli. Geri kalanı kiralanan gemilerle taşınıyor. Kiralanan gemilerle birlikte filodaki gemi sayısı 212’ye çıkıyor. Toplam kapasitesi ise 3 milyon 470 bin tona...

Bu da Türk armatörlerinin işine yarıyor. Çünkü Mansimov ağırlıklı olarak Türk armatörleriyle çalışmayı tercih ediyor. 2005 yılında Mansimov’un kiraladığı gemi sayısı 20 idi. Bu rakam 2006 yılında 60’a çıktı. Önümüzdeki yıl kiralanan gemilerle birlikte toplam kapasitenin 5 milyon tona çıkması planlanıyor.
Mansimov, "Her yıl 10-15 arası yeni gemi katıyoruz filomuza. Bir yandan da eskileri satıyoruz. Bütün amacımız filomuzun şu an beş olan yaş ortalamasını 2011 yılında üçe indirmek. Toplam gemi sayımız düşebilir çünkü sipariş verdiğimiz yeni gemilerin hepsinin taşıma kapasitesi yüksek. Geçen ay bu yılki onuncu gemimizi teslim aldık" diyor.

Mansimov, daha önce Tuzla’da bir tersane kurmuş fakat bir süre sonra satmıştı. Şimdi 40 milyon euroya yakın yatırımla Tuzla’ya yeni bir tersane daha kurmaya hazırlanıyor: "Artık siparişler 2010 sonrasına ancak verilebiliyor. Büyük gemilerimizi kendimiz yapmak istiyoruz, bu nedenle Avrupa standartlarında bir tersane inşa edeceğiz" diyor.

Şaşırtıcı olan Mansimov’un tüm bu filo yenileme çalışmaları için bir bütçesi olmaması. Mansimov, "6 milyon dolara yaptırdığım gemiyi bugün 18 milyon dolara satıyorum. Satıştan elde ettiğim gelir yeni gemilerin finansmanını karşılıyor, hatta üste para bile kalıyor. Navlun ticareti ve gemi inşa sektöründeki hareketlilik sonucunda gemiler ortalama yüzde 120 prim yaptı. Son olarak üç gemimizi 90 milyon dolara Çinlilere sattık, şimdi Almanlarla görüşüyoruz, onlara da sekiz gemi satacağız" diyor.

Mubariz Mansimov’un yüzde 99 hissesine sahip olduğu Palmali Grubu’nun denizcilik şirketi 1,5 milyar dolar civarında bir varlığa sahip. Mansimov’un söylediğine göre buna karşılık yüzde 50 oranında finansman borcu bulunuyor.
Palmali Grubu’nun çatısı altında 48 şirket faaliyet gösteriyor.

Grubun konsolide cirosu 2006 rakamlarıyla 3 milyar doların üzerinde. Bu yıl yüzde 33 oranında bir büyüme hedefleniyor. Denizcilik alanında taşımacılık, gemi satışı ve kiralamasının yanı sıra liman işletmeciliği de yapan grup, Burgaz ve Volga’da Lukoil’e ait iki liman işletiyor. Ayrıca Rostov’da kendi adına işlettiği ve Azerbaycan’da halen inşası devam eden birer limanı daha var. Mansimov, bu limanı Azerbaycan’daki yatırımları için inşa ediyor:

"Şu ana kadar 9 milyon dolar civarında para harcadık, en fazla 15 milyon dolarlık bir yatırım daha yaparız. Azerbaycan’da bir tuğla fabrikamız var, şimdi buna bir de süt fabrikası ilave ettik. Azerbaycan’ın en büyük süt ve süt ürünleri fabrikasını kurduk. Günlük 100 ton süt işleme kapasitesine sahip. 20 milyon euro tutarında bir yatırım yaptık. Şimdi bunun yanına 10 milyon dolar yatırımla bir meyve konservesi fabrikası daha ekleyeceğiz. Bu limanı da ürünlerin taşınması için yapıyoruz."

Grubun bir diğer faaliyet alanı ise inşaat. Pal İnşaat, Rusya ve Azerbaycan’da toplu konut işleri yürütüyor. Şimdi inşaattaki deneyimini Türkiye’ye taşımaya hazırlanıyor. Mansimov, toplu konut ve hastane projelerine gireceklerini belirtiyor. Grubun öncelikle Etiler, Levent ve Ulus’taki arsaları değerlendirmeye alınacak.

Işıklar Holding’in Ulus’taki binasını TMSF’den satın alan grubun bu alana Avrupa’nın en modern çocuk ve kadın hastalıkları hastanesini kurmak gibi bir iddiası var. Mansimov, "22 bin metrekarelik bir hastane olacak PalMed. Çocuk ve kadın hastalıkları ağırlıklı olacak ama diğer bölümleri de içerecek tabii ki. Türkiye’nin en lüks hastanesi olacağını söyleyebilirim. Planladığımız yatırım miktarı şimdilik 60 milyon dolar civarında. Önümüzdeki sene hizmete sokmayı planlıyoruz" diyor.

Bu hastanenin hedefi öncelikle sayıları giderek artan orta sınıfın sağlık ihtiyaçlarına cevap verebilmek. Grup, sağlık sektöründe oldukça büyük bir yatırıma hazırlanıyor aslında. İstanbul’daki hastaneyi Ankara’da kurulacak yeni bir hastanenin izlemesi planlanıyor. Bunun yanında Bakü’de de aynı standartlarda bir hastane inşası devam ediyor. Mansimov, pervasızlığını nakit gücünden alan saldırgan satın alma teklifleri yapabilecek olanaklara sahip. Zincir hastane yatırımları yapacaklarını ve bu konuda iddialı olduklarını söylüyor.
Azeri işadamının ajandasında Türkiye’de yapılacak toplu konut inşaatlarının yanı sıra Akdeniz’de inşa edilmesi planlanan bir butik otel projesi de var. Mansimov’un aslında turizm sektörüne girmek gibi bir planı yok: "45 bin çalışanım var. Bu insanların gelip tatil yapabilecekleri ve misafirlerimi davet edebileceğim butik bir otel yapmak istiyorum. Turizm bizim işimiz değil."
Havacılık, grubun umutlu olduğu bir diğer yatırım alanı.

Falcon iş jeti üreten Dassault, Yunanistan, Rusya, Azerbaycan gibi ülkeleri kapsayan bölgede artan ihtiyaca cevap vermek üzere Palmali Havacılık’la işbirliğine gitti. Fransa ve İsviçre’deki iş yükünü hafifletmeyi planlayan Dassault şirketi Atatürk Hava Limanı’nda Palmali ortaklığında bir Falcon bakım merkezi kurdu. İstanbul’daki bakım merkeziyle birlikte yılda iki kez yapılan ve her biri 30 bin dolar olan Falcon jetlerinin rutin bakım ücreti 5 bin dolara düşecek.

Merkezde yılda ortalama 50 jete bakım yapılması planlanıyor. Grubun ikinci havacılık şirketi olan ve hava taşımacılığı yapan Palaviation bünyesinde ise Falcon 2000, Falcon 900 EX ve Hawker 800 modellerinde üç jet bulunuyor.
Mansimov son olarak Pal Media adlı şirketin çatısı altında 5 milyon dolar yatırımla Pal FM adlı bir radyo kurdu. Bundan sonra Türkiye’de gittikçe artan oranlarda yatırım yapmayı hedefliyor: "Önümüzdeki yıl Rusya, Azerbaycan ve Türkiye’de 400 milyon dolar civarında bir yatırım planlıyorum. En büyük payı Türkiye’deki yatırımlarım oluşturacak" diyor. Bunun ilk adımı olarak 21 ülkede ofisi bulunan grubun tüm yönetimini İstanbul’da topluyor. 2008 yılı sonuna kadar tamamlanması beklenen bu operasyon sonrasında tüm yatırımlarını Türkiye’den yönlendirecek.

Aslında, şirketin yönetimi 1996 yılından beri büyük ölçüde İstanbul’daydı. Çünkü Türkiye, Mansimov’a ilk şirketini kurduğu Malta’da bile bulamadığı bir avantaj sağlıyor. Türkiye deniz taşımacılığında ikinci sicil gemilere sıfır vergi uyguluyor. Bu yıl Türk vatandaşlığına da kabul edilen Mansimov, bu şekilde "ikinci vatanım" dediği Türkiye’ye yerleşti.

Mansimov’u böyle bir servetin sahibi yapan Rusya’da esen ve el değmedik yer bırakmayan değişim rüzgarı. Tıpkı oligarklar gibi özelleştirmenin sunduğu avantajları iyi değerlendirmiş. Ama asıl tetikleyici unsur, Ermenilere karşı duyduğu ve çekinmeden dile getirdiği antipati. Mansimov’un 1989 yılında Malta’da ilk şirketini kurmadan önce farklı bir geçmişi vardı. Çocukluğunda çok haylaz olan Mansimov, asker olan dedesinin telkinleriyle 13 yaşında Bakü’de askeri okula gönderilmişti.

Sonrasında askeri bir yüksekokulu kazanıp üç yıl boyunca iç istihbarat üzerine eğitim aldı. Sovyet iç istihbaratında aldığı çeşitli görevlerin ardından 1985 yılında Doğu Almanya’ya tayin edildi. Mansimov, "Sovyet Ordusu tarihinde Berlin divizyonunda iç istihbarat subayı olarak görev yapan ilk Azeri, ilk Kafkaslı bendim" diyor. Birkaç yıl sonra komuta kademesinde yapılan değişiklik sonucu bir Ermeni generalin komutası altında çalışmaya başlayınca Mansimov’un hayatı da tamamen değişti.

Mansimov, "Bugün şirketlerimin herhangi birinde üçüncü nesil bir Ermeni bile olduğunu öğrensem hemen kovarım. Onlarla ticaret yapmam. Ermenilere karşı hep antipatim oldu. Ailemde yedi şehit var ve en yaşlısı 21 yaşında. Sevmek zorunda değilim, onlar da beni sevmesin" diyor. Generalle arasında geçen şiddetli bir tartışmanın ardından 1989’da istifa ettiğinde askerliği süresince biriktirdiği 20 bin rubleden başka hiçbir varlığı yoktu.

Bir buçuk yıl gemilerde aşçılık yaptıktan sonra üç arkadaşıyla birlikte 150 tonluk bir balıkçı gemisi kiraladı. Özelleştirmenin başlamgemilerinden birini almaya talip oldu: "O gemileri kimse almak istemiyordu. Sibirya’dan gemiyi aldık. Geminin nehrin dışında çalışması imkansızdı. O gemiyi, risk alıp İstanbul’a getirme kararı aldık. Yolda batma ihtimali yüzde 80’di. Batmadı, Tuzla’da tamir ettirip bu şekilde gemi sahibi olduk. Ucuz aldık gemiyi, değeri 100 dolarsa 10 dolara almışızdır. İşleri büyütmemde ise bağlantılarımın etkisi olmadığını söyleyemem. Risk aldım ve çevremden destek gördüm her işadamı gibi."

Mansimov’un en güvenli limanı konumundaki, özenle dekore ettirdiği yönetim binası tıpkı bir terapi merkezi gibi. Görkemli akvaryumlarda köpekbalığından okyanus balıklarına kadar her türlü balık var. Binanın beşinci katını adeta bir botanik bahçesi gibi düzenleyen Mansimov, burada maymunların, köpeklerin bulunduğu küçük bir orman yaratmış. İstanbul’da 12 köpeği olduğundan bahsediyor. Sadece safkan ırklarla ilgilenmiyor. Sokak hayvanları için de Rusya ve Azerbaycan’da barınaklar yaptırmış. İstanbul’da da Beylikdüzü’nde bir hayvan barınağı yaptırmak için kolları sıvamış:

" Türkiye’de hayvanlara çok kötü davranılıyor. Nihayetinde onlar da bir canlı. Köyde yetiştiğim için midir bilmem, çok severim hayvanları. Onların sevgiye çok ihtiyacı var. Galiba biraz da güçsüzün yanında durmayı seviyorum." Bundan söz edilmesini istemese de Azerbaycan ve Türkiye’de okullar yaptırıp bağışlıyor.
Güçsüzün yanında durma eğilimi iş hayatına da sirayet etmiş: "Gemi kiralıyoruz örneğin, birinin 30 gemisi var diğerinin iki. Biz önceliği iki gemisi olana veririz. Armatör piyasasında olanlar bunu bilir. Bu bence aile terbiyesiyle alakalı. Ağaç kökten büyür. Bize herkesi sevmeyi öğrettiler. Bunun zenginlikle ya da yoksullukla bir alakası yok."

Mansimov, bu şekilde Türkiye’de denizcilik alanında bir mentor gibi çalışıyor. İhtiyacı olan gemileri Türk armatörlerinden kiraladığı gibi bunu bir ekip çalışmasına dönüştürebiliyor.

Beşiktaş’ı Seve Seve Satın Alırım

Mansimov’un diğer bir yatırım alanı futbol. Milyarder Rus oligarklar statü sahibi olmanın kolay yolu olarak futbol kulüplerine yatırım yapma taktiği izlerken, Mansimov bu işe çok önceleri bulaşmış: "Şu anda Azerbaycan’da Lenkeren Hazar adında bir takımım var. Her sene şampiyonluğu getiriyor. Ayrıca sponsorluk yaptığım bir başka takım daha var Azerbaycan’da. Ama hiçbirinin yönetiminde bulunmam. Ben Roman Abramoviç gibi futbol aşığı değilim. Zaten futbol takımını da ondan çok önce almıştım. Türkiye’de de Beşiktaş’ı çok beğeniyorum. Bence Türkiye’nin en prestijli takımı, satsalar seve seve alırım."

Rakamlarla Palmali

3 milyar dolar grubun 2006 yılındaki konsolide cirosu.

45 bin Palmali Grubu’ndaki toplam çalışan sayısı.

129 grubun filosundaki gemi sayısı. Bu rakam kiralanan gemilerle birlikte 212’yi buluyor.

% 75 Palmali’nin Akdeniz-Karadeniz arasında taşınan Rusya petrollerinden aldığı pay.

75 milyon ton grubun bu yıl taşımayı hedeflediği akaryakıt ve akaryakıt ürünlerinin miktarı.

20 milyon euro grubun Azerbaycan’da kurduğu süt ve süt ürünleri fabrikasının maliyeti.

10 milyon dolar grubun Azerbaycan’da yapımı devam eden konserve fabrikasının yatırım miktarı.

60 milyon dolar Ulus’ta inşası devam eden hastanenin maliyeti.

400 milyon dolar grubun gelecek yıl Rusya, Azerbaycan ve Türkiye’de yapmayı planladığı yatırımların tutarı.